semra @ sivildusunce.com

Nevruz bayramı geçti... Bu yazıyı bugün yazmamın amacı ise yaptığım araştırmalar ışığında elde ettiğim bilgileri sizlerle paylaşmak istememden kaynaklandı.

Türk dünyasında büyük bir coşkuyla kutlanan Nevruz, Türkçe’de birçok farklı isimle adlandırılmaktadır. 

Bunlardan Türkiye folklorunda “Sultan Navruz”, “Yılsırtı”, “Mart Bozumu”, “Mart Dokuzu”, “Mereke”, “Ergenekon”, “Yörük Bayram›” gibi adlarla da anılmasının yanı sıra Altaylar’dan Balkanlara kadar uzanan büyük bir coğrafyada çok farklı mitolojik anlamlar yüklenerek ve ritüellerle kutlanmaktadır.

Batı dünyasında “ekinoks” olarak adlandırılan ve pek çok doğa olayını da içinde barındıran Nevruz; gece ile gündüzün eşitlendiği, astrolojik olarak güneşin koç burcuna girdiği bugün coğrafyamızda da birçok kültürel uygulamanın temelini oluşturmuştur. Nevruz’un ne zaman ve kimler tarafından ortaya çıkarıldığı bilinmemekle beraber, yaşadığımız coğrafyada her kültür kendine göre bir kutlama düzenlemektedir. Nevruz her ne kadar kutlanan kültürler tarafından kendilerini açıklama bakımından değerli olsa da bilimsel veriler bakımından doğruyu yansıtmamaktadır. Teknolojinin hayatımıza girmediği çok eski dönemlerde kutlanan nevruz, sözlü kültürün egemen olduğu ve mitolojik inanç ve ritüellerin yaygın olduğu bir dönemde ortaya çıktığı anlaşılmaktadır. Bu itibarla sözlü kültürün geçmişi çok uzun yıllara dayalı olup gerçek çıkış tarihi tam olarak bilinmemektedir. Özellikle coğrafyalar incelendiğinde, folklor ve kültürel çalışmalar şunu göstermiştir ki çok uluslu bir sözlü kültürün ilk ortaya çıkışını tespit edebilmek imkansızdır. Bu minvalde, nevruzun ilk ortaya çıkışını bulabilmek bilimsel verilere dayandırmakla mümkün olabileceğinden bu arayış imkansızdır. Bu nedenle nevruzu anlayan, kutlayan, özümseyen ve gelecek kültürlere aktaran çalışmalarda bulunmak gereklidir.

Türklerle ilgili araştırmalar ve mitolojiler ışığında nevruzun ortaya çıkış şekli şu başlıklar altından tanımlanabilir:

1-      Eski Türk inancı olan Şamanizm’e göre değerlendirilecek olursak; iki tanrı inancı vardır ve her iki tanrı birbirleriyle mücadele halindedir. Tanrılardan biri yazı temsil ederken diğeri ise kışı temsil etmektedir. İyilik tanrısı yaz, kötülük tanrısı kışa galip geldiğinde güneş esaretten kurtularak havayı ısıtmaya başlar, çiçekler yeniden açar ve göçen kuşlar tekrar gelir. Tüm bu olaylar, iyilik tanrısının galip geldiğini insanlara müjdeler.

2-      İnanışa göre Hunların döneminde kutlanan nevruz, baharın ilk günlerinde “bahar yeri” olarak adlandırılan yerde toplanarak kutlanmaktadır. Bu kutlamada mezarlar ziyaret edilmekte, kurbanlar kesilmekte ve çeşitli eğlenceler düzenlenmektedir. İnanışa göre bu kutlamalar Göktürkler döneminde de kutlanagelmiştir. Bir diğer “Bozkurt” inanışına göre, Türkler ve düşmanları arasında geçen kanlı bir savaşta çok sayıda Türk öldürülmüştür fakat eli ve ayağı kesik halde bir çocuk bu savaştan sağ kurtulmuştur. Bu çocuk, bir dişi kurt tarafından alınarak mağaraya götürülerek tedavi edilmiş, burada büyütülmüştür. Çocuk büyüyünce dişi bir kurtla evlenerek çocukları doğmuştur. Türk soyundan gelen çocukları bir süre sonra mağaradan çıkarak kendi yurtlarına dönerler. İnanışa göre o gün, nevruzdur. Ergenekon mitolojisine göre ise, Türkler bir savaşta hile sonucu yenilerek düşmanları tarafından katledilirler. Bu katliamdan sadece iki aile kurtularak Ergenekon denilen yere sığınırlar. Ailelerin adları, Kıyan ve Nüküz’dür. Ergenekon’da 400 yıl içinde soyları çoğalan bu aileler, bir demircinin yardımıyla dağı eriterek buradan çıkarlar ve eski yurtlarına dönerler.

3-      Bir diğer inanışa göre, Türkler 12 Hayvanlı Türk Takvimi olarak adlandırılan ve gece ile gündüzün eşitlendiği, baharın gelişini sembolize eden 21 Mart’ı yılbaşı sayarak eskiden beri kutluyorlardı.

4-      Türklerin Önasyaya gelişiyle birlikte coğrafyanın dini ve kültür inanışlarıyla temasa geçmesi sonucu örneğin; Selçuklu Sultanı Melikşah’ın takvimi yeniden düzenleyerek “Celali takvimi” yapması, Adem’in Havva ile İslam topraklarında karşılaştığı Yusuf peygamber, Yunus peygamber ve Muhammed peygamberin zamanında yaşanan olaylarla bağlantılı olması nedeniyle 21 Mart nevruz olarak kutlanmaktadır.

Osmanlı döneminde de nevruz kutlanmış, bu günde devlet erkanı birbirlerine hediyeler alarak şiirler yazmıştır.