TBMM’den geçen İklim Kanunu, Emine Erdoğan’ın Papa XIV. Leo ile Vatikan’da gerçekleştirdiği “Sıfır Atık” görüşmesi ve ABD Ankara Büyükelçisi Barrack’ın “Osmanlı millet sistemi” vurgusu; üst üste gelen bu mesajların aynı zamana denk gelmesi planlı bir sürecin başlangıcı niteliğinde. Ortaya konan bu sinyaller, derin ve bütüncül bir sürece girdiğimizi gösteriyor.
Bu gelişmeler yalnızca diplomatik veya çevreci hamleler değil aynı zamanda Türkiye üzerinden şekillenen, çok daha büyük bir küresel senaryonun parçaları niteliğinde.
İklim Kanunu: Bir Yasa Değil, Hayat Tarzının Dönüşümü
Yeni kabul edilen İklim Kanunu, içeriğinde “emisyon ticaret sistemi”, “gönüllü karbon piyasası”, “gömülü sera gazı”, “iklim adaleti” gibi onlarca teknik kavram barındırıyor. Kanun, yalnızca kamu kurumlarını değil, tüm gerçek ve tüzel kişileri; yani çiftçiden sanayiciye, esnaftan vatandaşına kadar herkesi bağlayıcı nitelikte. İklim Değişikliği Başkanlığı, kişisel veriler hariç her türlü bilgi ve belgeye erişim hakkına sahip olacak. Geri dönüşü olmayan bu yetki genişlemesi, veri egemenliği, mülkiyet hakkı ve üretim şeklimizi doğrudan etkileyebilir.
Çiftçi tarlasına ne ekeceğini, sanayici hangi ham maddeleri kullanacağını, vatandaş ise hangi enerjiyle evini ısıtacağını belirlerken artık küresel iklim normlarını gözetmek zorunda. Akıllarda yanıtlanması gereken soru ise şu: Gerçekten bu kararlar yerel ihtiyaçlarla mı alınacak, yoksa dış dayatmalarla mı?
Siren Testleri mi, Kimyasal Alarm mı?
Kocaeli Valiliği tarafından planlanan AFAD-ASELSAN iş birliğiyle il genelinde siren testleri yapılacağı duyuruldu. Her ne kadar bu testin amacının “planlı bir tatbikat” mesajını vermek olsa da, akıllara 2023’te Derince Limanı’nda yaşanan “Phostoxin Tablet” kimyasal yangınını getirdi. 2023 yılında Kocaeli’nin Derince ilçesinde bulunan limana yanaşan bir gemiden yük indirilmesi sırasında yaşanan yangın tam 6 saat sürmüş ve halkta büyük tedirginliğe neden olmuştu. Yangının ardından tüm bölgeye yayılan zehirli duman, halkın güvenlik algısını derinden sarsmıştı. Acil uyarı sistemleri devreye girerken, “Acaba yeni bir kimyasal tehdit mi geliyor?” sorusu doğal olarak gündeme getirdi.
Osmanlı Millet Sistemi Vurgusu ile Yeni Bir Yönetim Modeli
ABD Ankara Büyükelçisi Barrack’ın, İzmir’de Kemeraltı çarşısını ziyareti sırasında yaptığı “Türkiye için en iyi sistem Osmanlı millet sistemidir” çıkışı, aynı anda peş peşe gelen dini ve çevresel diyalog adımlarıyla birleşince dikkat çekti. Barrack’ın “İzmir modeli” olarak tanımladığı sistemin “İzmir” eksenli olması manidar zira Mardin ve Urfa gibi şehirlerimiz de inanç merkezleri olduğu halde özellikle İzmir’in seçilmiş olması kesinlikle tesadüf değil zira bilinen antik çağlarda Pagan inancının da muhkim şehirlerinden biri olan İzmir, Yahudiler, Hristiyanlar, Müslümanlar'ın yani sıra din kisvesi altında kurulan ve terör örgütüne evrilen cemaatlerin (FETÖ) de ilk kuruluş noktası olması itibarıyla da önemlidir: İzmir’in Menderes ilçesi sınırlarında yer alan Klaros, Pagan inancın en önemli ve kutsal mekanlarından biri olarak bilinir. Milattan önce 13. yüzyılda Miken Uygarlığı döneminde kurulduğu tahmin edilen merkez, Hristiyan inancının yaygınlaştığı milattan sonra 4. yüzyıla kadar Pagan inancının merkezi olarak kabul edilir.Klaros, Yunanistan’daki Delphi ve Didyma kehanet merkezleri olmak üzere dünyadaki 3 merkezden biri olarak kabul edilmektedir Kehanet merkezi olarak da bilinen Klaros’ta “tanrı Apollon onuruna” kutlanan bayramlar, festivaller yapılır ve kehanet ritüellerinde bulunulurdu.
FETÖ elebaşı Fetullah Gülen’in 1966’da Diyanet’e bağlı olarak vaizlik görevini yaptığı Kestanepazarı Camisi’nde aynı zamanda kendi kendi düşünceleri ile cemaat kurmaya çalıştığı ve FETÖ’nün temellerini ilk attığı yer olarak önemlidir.Aynı yııl, Kestanepazarı Kur’an Kursu Müdürü olması, Tepecik’te “Nur Evleri”ni kurması, 90’lı yıllara gelindiğinde ise “Işık Evleri” ile lise ve üniversite öğrencilerini kendi idealleri doğrultusunda eğiterek ülkenin kritik noktalarına getirmesi de cemaatin daha da güçlenmesini sağlamıştır. İzmir’de kurulan Yamanlar Koleji’nde FETÖ’ye eleman yetiştirilmesi ile merkez haline gelmiştir.
İzmir’in “etnik- inanç kökenli farklılıkları huzur içinde barıştırması” vesilesiyle zikredilmesi, küresel yeniden yapılandırma arayışının bir parçası gibi görünüyor.
Dinler Arası Diyalog mu, Küresel İnanç Sistemine Giriş mi?
Emine Erdoğan’ın Papa XIV. Leo ile yaptığı görüşmenin bir ekseninin de “Sıfır Atık” olduğu belirtildi ancak satır aralarında çok daha fazlası vardı. Papa’nın sözleri oldukça dikkat çekiciydi: “Türkiye, Hristiyanlar için önemli bir ülke ama aynı zamanda barışı inşa etme açısından özgün bir köprü.”
Bu söylem, sadece çevresel değil, inançlar arası yeniden düzenin ipuçlarını da veriyor olabilir. Hristiyanlık, İslam ve Yahudilik merkezli “tek çatı altında birleşmiş yeni bir küresel inanç sistemi” kurulması mı hedefleniyor? Birleşmiş Milletler gibi "Birleşmiş Dinler Genel Kurulu" da kurulacak mı göreceğiz.
Entegrasyon Süreci ile “Tek Bayrak, Tek İnanç, Tek Cinsiyet, Tek Devlet” Düzeni Mi Kuruluyor?
Sadece dini yapıların değil, ekonominin, siyasetin, cinsiyet tanımlarının ve hatta insan yaşam biçiminin standartlaştırılmaya çalışıldığı bir dönemdeyiz. Küresel çevre hareketleriyle başlayıp, veri tabanlı yönetim modelleriyle desteklenen bu süreç, nihayetinde merkezi dijital denetim mekanizmalarına bağlanıyor.İklim yasaları, veri paylaşım sistemleri, dinler arası uzlaşı gibi başlıklar altında aslında tek merkezli, tek sesli bir dünya düzeninin inşasının temelleri atılıyor.
Mustafa Kemal’in Gizli Vasiyeti Açıklanırsa…
Zaman zaman dile getirilen, “Mustafa Kemal’in açıklanmamış gizli vasiyeti” bu yeni dönüşümün son halkasını oluşturabilir. Böylece Türkiye’nin yeni yüzyılında eski düzeni tamamen kapatarak Atatürk'ün sistemden tamamıyla çıkarılması hedefleniyor olabilir. Böylece federal yönetimlerin hakim olduğu ve aslında Osmanlı topraklarının da Türkiye’nin kontrolüne verildiği yeni bir çağın başlangıcı olabilir.
Bugün yaşananlar tesadüf değil. Türkiye, yeni bir döneme doğru hızla ilerliyor.
Yasalar değişiyor, söylemler dönüşüyor, semboller yeniden tanımlanıyor...
Bir iklim yasasıyla başlayan bu süreç, kimliklerin, inançların ve ulusların yeniden şekillenmesine kadar uzanabilir.
Ya bunların hepsi Türkiye üzerinden gerçekleştirilecek olan yeni bir “dünya düzeni provasının” ilk adımlarıysa?..
Selam ve selametle...
İzmir-Pagan-Klaros kaynak: https://www.egedesonsoz.com/izmir-in-inanc-turizmi-merkezi-klaros
https://www.sobibder.org/index.php/sobibder/article/view/440