semra @ sivildusunce.com

Yeniden Refah Partisi’nin olağan genel kurultayı, sabahın erken saatlerinden itibaren Türkiye’nin farklı bölgelerinden gelen teşkilat mensuplarının oluşturduğu canlı bir atmosferle başladı. Yedi yıllık bir geçmişi olan siyasi parti için bu yoğunluk dikkat çekiciydi ancak şüphesiz bu ilginin en büyük mimarı, Milli Görüş’ün yıllardır süregelen taban bağlılığından ve Baba Erbakan’ın bıraktığı mirastan kaynaklanıyordu.

Dışarıdaki kalabalık, Fatih Erbakan’ın salona girişine kadar aynı yoğunlukla sürdü. Erbakan’ın içeriye girmesiyle birlikte dışarıdaki hareketlilik yavaşça çözülmeye başladı; insanlar alanı terk etmeye yöneldi. Buna karşın iç salon tamamen doluydu. Bu durum, katılımın nicelik olarak güçlü olmasına rağmen heyecan ve aidiyet düzeyinde geçmiş dönemle kıyaslandığında bir farklılık yaşandığını düşündürüyordu.

Parti içindeki söylemlerde de benzer bir tablo var; Baba Erbakan döneminde güçlü bir karşılık bulan ve dönemin siyasal atmosferiyle uyumlu olan sloganlar bugün hâlâ kullanılmaya devam ediyor. Ancak geçen zaman ve değişen toplumsal koşullar nedeniyle bu söylemler artık aynı yankıyı uyandırmıyor. Bir zamanlar geniş kitleleri harekete geçiren ve salonları titreten “Refah gelecek, zulüm bitecek” sloganı bugün daha düşük bir tonda ve zorunluluk niteliğindeki ritüelleri andırıyordu. 

Parti kültüründeki dönüşüm de gözle görülür nitelikte. Eski dönemlerde disiplin ve simgesel davranışlarla tanımlanan gençlik teşkilatı, bugünün alışkanlıkları ve toplumsal değişkenleriyle farklı bir görüntü veriyor. Baba Erbakan zamanında gençlik teşkilatlarında sigara içmek hayal iken, Oğul Erbakan döneminde ise kongre salonu çıkışlarında yoğun sigara dumanına yerini bırakmıştı. Salondaki fonda ”Gençlerin uyuşturucu batağına sürüklendiği” ifadeler yankılanırken, kongre salonunun her giriş kapısındaki yoğun sigara dumanı söylemlerle eylemlerin tezatlığını ortaya koyuyordu.

Yeniden Refah’ın geçmişiyle bugün arasında önemli bir başka fark, siyasal mücadele deneyiminde ortaya çıkıyor. 28 Şubat süreci, Baba Erbakan’ın siyasal çizgisini benimseyenler için büyük bedellerin ödendiği bir dönemdi. O dönemin travmaları partinin tabanında hâlâ derin izler taşıyor. Fatih Erbakan’ın o yıllardaki kişisel konumunun, 28 Şubat post-modern darbesinin hem gençleri hem de iş hayatını inim inim inlettiği o dönemde Fatih Erbakan'ın (lüks ve marka giyim tarzı ile son model lüks araçlara binmesi) bu mücadeleyle örtüşmemesi, bugün bazı sloganların tarihsel bağlamdan kopuk bir şekilde kullanılmasına yol açabiliyor. “Mücahit Erbakan” ifadesinin nostaljik bir karşılığı olsa da bugünün koşullarıyla birebir örtüşmediği açık.

Bütün bu gözlemler ışığında Yeniden Refah Partisi’nin, özellikle genç kuşakla kurduğu ilişki üzerinde düşünmesi gereken bir tablo ortaya çıkıyor. Z kuşağı, hızla değişen dünyaya uyum sağlarken dünü bile geride bırakabilen bir dinamiğe sahip. Bu kuşağa hitap etmeyen, güncel sorunlara dair somut bir perspektif sunmayan siyasi söylemlerin karşılık bulması zor görünüyor.

Yeniden Refah Partisi’nin önünde iki temel seçenek var gibi görünüyor:
Geçmişin değerlerini bugünün beklentileriyle buluşturmak ya da tarihsel mirasın ağırlığında sıkışıp kalmak. Türkiye’de siyasetin yönünü belirleyen şey, geçmişten alınan güç kadar geleceğe dair iddia ve yenilik üretme kapasitesi. Bu nedenle partinin, genç kuşaklarla daha güçlü bir iletişim kurabilmesi; söylemini, yöntemini ve politik dilini güncel ihtiyaçlara uyarlayabilmesi belirleyici olacaktır.

 Selam ve selametle...