semra @ sivildusunce.com

Avrupa'nın ikircikli yüzü

Korona virüse bağlı ekonomik kriz, Rusya’nın Ukrayna’yı işgali ile birleşince tüm dünyada hayatı iyiden iyiye alt üst etti.  

Rusya’nın Ukrayna’yı işgaline tepki gösteren Batılı ülkeler söz konusu Kırım olduğunda tepkisiz kalmışlardı. Bu savaşta dünyanın nasıl ahlaksız ve ikiyüzlü olduğunu, Müslümanlara karşı nasıl kin ve nefretle dolu olduklarını, Afrikalıların trenlerden indirilerek savaşın ortasında bıkakıldığına, insanları ten, saç ve göz renklerine nasıl ayrıştırdıklarına şahit olduk.

Alan Kûrdi’nin Akdeniz’de boğularak can vermesini, zalimleri Allah’a şikâyet eden küçük Suriyeli çocuğu tüm dünya görmezden gelirken Ukrayna’daki mavi gözlü sarışın (!) çocukların gözyaşlarını günlerce ekranlarından düşürmedi/düşürmüyor. ABD'nin Irak'ta kadın- çocuk ayrımı yapmadan gerçekleştirdiği tecavüzü, işkenceyi, tüm altın ve paraları ülkelerine kaçırmalarını görmezden gelen Avrupa, Suriye'de 10 yılı aşkın bir süredir devam eden insanlık dramına da sessiz kaldı. İsrail askerlerinin Filistinlileri evlerinden zorla çıkararak işgal etmesine sessiz kalan dünya, söz konusu Hristiyan Ukrayna olduğunda deyim yerindeyse aslan kesildi. Mianmar, Uygur Türkleri, Afganistan...vd birçok Müslüman için kılını kıpırdatmayan Birleşmiş Milletler, Ukrayna için ayağa kalktı.

Ben bu satırları yazarken ABD, Alamanya, Fransa ve İngiltere, Rusya'ya yönelik yeni yaptırımları hayata geçireceklerini açıkladılar...

Özellikle basın ve medyanın bu savaşı Kiev savaşı olarak nitelendirmesi de boşuna değil zira Ortodoks Hristiyan dünyası için Hristiyanlığı için öenmli bir yere sahip. Rusya'nın Kiev'den vazgeçmemesinin en önemli nedenlerinden biri de bu. Bir sonraki yazımda bu konuya detaylıca değineceğim...

Sosyal medyada "Suriyeliler gitsin, Ukraynalılar gelsin" paylaşımları

Savaş nedeniyle Ukrayna’dan ülkemize insani göç de artarak devam ediyor. Açıklanan son rakamlara göre ülkemize gelen Ukraynalı sayısı 20 bin 550 kişi. Bu sayı önümüzdeki günlerde daha da artacağa benziyor. Yani sadece Suriyeli ve Afganlar değil Avrupa’nın yanı başındaki Ukrayna’dan da ülkemize sığınmacı olarak girenler var. Suriyelilere ve Afganlara karşı faşizan tutum sergileyenler sıra Ukraynalılara gelince üç maymunu oynuyorlar. Aynı şekilde ülkemizde her gördüğü sığınmacıya Suriyeli diyen ve her türlü ayrımcılığı üzerine vazife sayan faşist ve kafatasçı gürüh, sıra Ukraynalılara gelince sosyal medya hesaplarından davet üzerine davet mesajları yazıyor.

Ülkeler, nükleer güçlerini karşılıklı tehdit olarak kullanacaklar

Rusya Dışişleri Bakanı Lavrov, olası bir savaşta nükleer bombaların kullanılacağını söyleyerek tüm dünyaya gözdağı verdi zira nükleer başlığa sahip ülkeler arasında Rusya başı çekiyor. Savaş devam edecek olursa nükleer bombaya sahip ülkeler, birbirlerini tehdit ederek gözdağı vermeye çalışacak. Üçüncü dünya savaşı çıkmayacak belki ama, zeminin hazırlayacak diyebiliriz. Bu da akıllara "dünya büyük bir yeni küresel krize doğru mu sürükleniyor?" sorusunu getiriyor.

Dünya “globalleştik” derken tüm dünya kendini yeni bir kaosun ve savaşın ortasında buldu… Soğuk savaş dönemi diyemeyeceğimiz bir dönemdeyiz zira Rusya, Ukrayna’ya doğrudan müdahale bulunarak işgal ediyor. Bu durumun uzun zaman alacağı ve dünyaya büyük zararlar vereceği aşikâr. Ülkemizde ayçiçek yağına arzın artmış olması, yanı başımızda gerçekleşen her sıcak savaştan öncelikle Türkiye'nin etkilendiğinin en bariz örneklerinden biri.

Doğalgaz ve petrole erişimde sıkıntı yaşar mıyız?

Dünyanın her yerinde enflasyon hakim. İki yılı aşkın bir süredir devam eden Korona virüs kısıtlamaları nedeniyle otomotiv sektöründen tutun üretim sektörüne kadar her alanda durgunluk yaşandı. Tüm dünyayı etkisi altına alan bu son kriz, enflasyonu daha da tetikledi. Petrol, doğal gaz, değerli madenler, buğday ve emtia fiyatları da bu ortamda gün geçtikçe daha da arttı/artıyor.

Rus ordusu, Ukrayna’daki Avrupa'nın en büyük nükleer merkezi olan Zaporijya Nükleer Santrali'ni bombaladı ve yangın çıktığı haberi petrolün yeniden yükselmesine neden oldu. Öte yandan enerji fiyatları önemli ölçüde artıyor. İran petrolü gibi istikrarı sağlayabilecek faktörler henüz oyunda değil. Gerginlikler daha da yükselirse veya yaptırımlar Rusya'nın enerji sektörünü hedef alırsa fiyat dengesinin daha da yükselebileceğini söyleyebiliriz. Brent petrol varil fiyatı savaş nedeniyle 80 dolardan 130 dolara çıktı. Daha önce de 140 doları görmüştü ancak mazotun litre fiyatı ilk kez 20 liranın üstüne çıktı. Rusya'dan yapılan açıklamalara göre böyle gidecek olursa petrolün varil fiyatının 300 doları aşacağı tahmin ediliyor.

Azerbaycan, Kazakistan, Türkmenistan petrol ve doğalgaz açısından dünyanın en zengin yataklarına sahip. Almanya’nın başını çektiği Avrupa ülkeleri ile Türkiye, Rusya’dan doğalgaz satın alıyor. Petrol ve doğalgaz Gazprom'un en önemli girdileri arasında yer alıyor. Bu ülkeler doğal rezervlerden elde ettiği zenginliği kendi halklarıyla paylaşmazlar; bunun yerine onu yöneten ve tepedekilerle paylaşan bir anlayış var. Bu anlayış, dünyadaki egemenlik ve eşitlik şartlarını bozuyor. Bu açıdan dünyanın bir “Yeni Dünya Düzeni” oluşturduğunu görüyoruz. Bu konu sahip olduğu içerikler nedeniyle dünyanın dikkatini çekmesi açısından önemli.

Tarımda kendimize yeten bir ülke değiliz

Rusya ve Ukrayna, dünya küresel buğday ihracatının yüzde 29’ unu, dünya Ayçiçek yağı ihracatının yüzde 80’ini elinde bulunduruyor. İki ülke arasında devam eden sıcak savaş tüm dünyada gıdaya erişimi risk altına sokuyor ve bu kriz nedeniyle dünya gıda arzı da risk altında.

Yıllara göre istatistiksel olarak baktığımızda bundan 40 yıl önce Türkiye’de buğday üretimi 20 milyon ton idi. 2000’li yıllara girdiğimizde ise Rusya ile aynı seviyede idik. Bugüne geldiğimizde ise Rusya üretimlerini 85 milyon tona çıkarırken Türkiye ise 17 milyon tona düşürdü. Maalesef şu anda Rusya’dan buğday ithal eden bir ülkeyiz. Tarımı öncelemeyen, uygulamaya konulan yanlış politikalar nedeniyle anavatanı Mezopotamya-Anadolu olan buğday, mercimek gibi tahıl ürünlerini ithal eder hale geldik. Dünyada 4.sırada olan zeytinyağı üreticisi olduğumuz halde zeytinyağı üretiminde de kötüye gittiğimizi söyleyebiliriz. Zeytin ve zeytinyağı üretiminde İsrail bölgedeki tüm gücü eline almak üzere. Türkiye’nin yapması gereken; tarım ve zeytinciliği ciddiye alarak, iklim değişikliğinin etkilerini gözetmeli ve ekonomik büyümeye katkı sunacak şekilde tarım politikasını sil baştan düzenlemeli.  

Devam eden Rusya-Ukrayna savaşı ve Kanal İstanbul’un önemi

Hatırlayacağınız üzere geçtiğimiz yıl Mart ayında Süveyş Kanalı’nda Tayvan’a ait Ever Given adlı 400 metrelik gemi kanala sıkışmış ve 7 günün ardından sıkıştığı yerden çıkarılabilmişti. Geminin kanala sıkışması nedeniyle onlarca gemi kanal trafiğine takılmış ve tüm dünyaya gıdaya erişim başta olmak üzere teknolojik ürün, petrol ve doğalgaz geçişi yapılamamıştı. Boğazlar konusu ve Montrö tartışmaları tekrar gündemdeki yerini alırken, Süveyş Kanalı’ndan örnekle, Kanal İstanbul’un başta ülkemiz olmak üzere totalde tüm bölge ülkeleri için ne denli önem arz ettiğini bir kez daha hatırlatmak isterim. Konunun önemini anlatmaya çalıştığım köşe yazılarımı analiz yazılarımı okumanızı öneririm.

Yeni Dünya Düzeni ve kripto paraya geçiş süreci

Bir yandan Kripto Piyasaları gelişiyor ancak matematiksel temelli bir blok zincirine dayanması gerekiyor. Şu anda 80 Merkez Bankası dijital para oluşturmak için çalışıyor ancak böyle bir blog altyapısı olmadığı için dijital para halen oluşamadı. Bu ortamda yeni bir dünya düzeninin nasıl ortaya çıkacağı ise merak konusu. Bu gelişmelerle kendisine İran'ın da geçmişte alternatif bir hızlı sistem oluşturmak istediğini unutmayalım. İran’ın elinde güçlü bir petrol gücü olmasına rağmen bunu yapamayacak zira parası dünya çapında geçerli değil. Aynı şey Rus rublesi için de geçerli. Çin ve Rusya, tüm dünyayı hızlı bir şekilde yeni küresel sisteme geçmeye hazırlıyor...

Maoskova'ya uygulanan ekonomik yaptırımlar, kripto paraya geçişi hızlandırdı. Ukrayna'da da aynı şekilde kripto para borsası Kuna, günlük işlem hacminin 3 katından fazla değer gördü. Merkezi londra'da bulunan Elliptic şirketinden yapılan açıklamaya göre, savaşın başladığı 26 Şubat'tan bugüne kadar Ukrayna'ya yaklaşık 60 milyon değerinde kripto para bağışı yapıldığı belirtildi. 

Enflasyon, ekonomik ve operasyonel riskler

Rusya'nın egemen servet fonunu hedef alan yaptırımlar, ülkenin dış tamponlarını aşındırdı ve döviz rezervlerinin kapsamını artık yetersiz kıldı. Dolayısıyla net petrol üreticisi veya ihracatçısı bir ülke olmasına rağmen durumu olumlu kullanabilecek anlamında hareket etmeyecektir. Rusya/Ukrayna krizi, başta petrol olmak üzere diğer bazı önemli emtialarda olası arz kesintilerine ilişkin endişeleri de artırdı. Dolayısı ile önümüzdeki süreçte petrol fiyatlarındaki yükselişin devam etme potansiyeli küresel enflasyon üzerinde daha belirgin bir etkiye sahip olacaktır. Petrol, kömür ve doğalgazın çoğunu doğrudan Rusya'dan ithal eden euro bölgesinin enerji fiyatlarındaki mevcut artışa ne kadar duyarlı olduğu göz önüne alındığında, bu durumun yurtiçi enflasyonist baskıları artırma ve büyümeyi yavaşlatma konusunda ek bir risk oluşturması anlamına gelecektir. Böylece artan enflasyonun yüksek enerji fiyatlarından, artan gıda fiyatlarının yanı sıra altın fiyatlarından etkilenmesi muhtemeldir.

Yaptırımlar nedeniyle Rusya ile ticaret dursa ve alternatif kaynaklar devreye girse bile nakliye ve havayolu maliyetleri gibi faktörler yüksek fiyatların önüne geçecektir. Yaptırımlar nedeniyle birçok uluslararası şirketin operasyonel ve finansal yeniden planlama yapmak zorunda kalacağını belirtmek gerekir.

Türkiye'nin arabuluculuk rolü

Son minvalde, Rusya-Ukrayna savaşında Türkiye’nin diplomatik kanalları açık tutması ve arabulucu rol üstlenmesi ile Antalya’da gerçekleştirilecek olan müzakereler, ülkemizin sadece masada değil sahada da önemli bir rolü olduğunu göstermesi açısından önemlidir. Öte yandan Cumhurbaşkanı Erdoğan ile Rusya Devlet Başkanı Putin’in gerçekleştirdiği telefon görüşmesinin ardından Rusya’dan ülkemize 30 gemi dolusu buğday ve ayçiçek yağı gönderileceği açıklandı.

Not: Ayçiçek yağı almak için marketlere akın eden vatandaşlarımıza asla tepki göstermedim zira o akın sadece ayçiçek yağının biteceğine yönelik oluşturulan algı operasyonunda amiyane tabirle oltaya düşmek değil aynı zamanda saat başı artan yağ fiyatları nedeniyle ucuza mal etme endişesi taşıyordu. Hükümetin ve ilgili bakanlıkların üzerine düşen; vatandaşı uyarmak ya da ilgili marketleri boykota davet etmek değil bilakis marketlere ve stokçulara yönelik caydırıcı tedbir ve cezaları hayata geçirmeleridir.

 

Selam ve selametle…