semra @ sivildusunce.com


Osmanlı payitahtının yıkılmasından sonra hiçbir şey eskisi gibi olmayacaktı…

“Allah’ın mescitlerini, içlerinde Allah’ın isminin anılmasından meneden ve onların harap olmalarına çalışan kimselerden daha zâlim kim olabilir! İşte bunlar, oralara korka korka girmekten başka birşey yapmazlar. Bunlara dünyada perişanlık, ahirette de büyük bir azap vardır.” (Bakara Suresi / 114)

CHP’nin dikta rejimi, Müslüman halkın ibadet yapma özgürlüğünü elinden almak için her yolu denedi.

***

Yeni kurulan cumhuriyette, Müslümanlar birer deney laboratuvarından geçiriliyordu.

***
CHP tam anlamıyla camileri işgal ediyordu! CHP, camileri hayvan barınağı, asker yatakhanesi, buğday ambarı ve minareleri yıkılarak samanlığa çevrilmiş ve satmıştır.

***
Kur’an okunmasını, namaz kılınmasını, ezan okunmasını yasaklayan CHP zihniyetinin bugün “Adalet”ten söz etmesi abesle iştigaldir!..

Konunun ayrıntıları çok fazla ancak ben kısaca yazmaya çalışacağım:

Cumhuriyetin ilk yıllarında camilerin kapatılması ve/veya satılmasına zemin hazırlayan ilk hukuki vesika, Diyanet İşleri tarafından 12 Haziran 1924 tarihinde hazırlanan talimatnamedir19 Nisan 1927 tarihinde çıkartılan ve 24 maddeden oluşan, 1927 senesi “Muvazene-i Umumiye Kanunu”nun bir maddesi de “Cami sorunu”yla alakalıdır. Camileri birer sorun olarak gören CHP zihniyeti, İcra Vekilleri Heyeti’nce 8 Ocak 1928’de kabul edilerek yürürlüğe sokulan 6061 sayılı talimatnamedir. Bu talimatname uyarınca, “hakiki ihtiyaca” göre “ihtiyaç fazlası”olarak kabul edilen birçok cami ve mescit kadro dışına çıkarılıp kapatılmaya başlanmıştır.[1]

6061 sayılı talimatnamede, tasnifin hangi esaslar çerçevesinde yapılacağı 3. maddede belirtilmiştir. 3. maddenin “A” bendinde camilerin tasnif esasları, “B” bendinde cami hademelerinin kadro esasları, “C” bendinde ise camilerin yegane kadro harici bırakılma esası belirtilmiştir. Camilerin hangi esasa göre kadro harici bırakılacağı ise 5. maddede açıklanmıştır. Bu maddeye göre cami hademeleri, 3. maddenin “B” bendinde yazan esaslara göre ve/veya görev yaptıkları camilerin 500 metrede bir olma esasına uymaması durumunda kadro haricine çıkarılıp kapatılabilirler. 500 metre esasına başka esaslar da eklenerek Camilerin kapatılması kolaylaştırılmıştır.

15 Kasım 1935’te TBMM’de çıkarılan 2845 numaralı  “Cami ve mescidleri n tasnifine ve tasnif harici kalacak cami ve mescid hademesine verilecek muhassasa t hakkında kanun”  ile camilerin “Evkaf Umum Müdürlüğünce, Cami ve mescidler hakikî ihtiyaca göre tadilen tasnif ve zaman ve mekân itibarile birleştirilmesi kabil olan vazifeler birleştirilmek ve hizmetlerin icablarına göre lâzım gelen nakiller yapılmak suret ile hademe kadroları tesbit olunur. Tasnif harici kalacak cami ve mescidler usul ve mevzuata göre kendilerinden başkaca istifade edilmek üzere kapatılır.” hükmü getirilerek “başkaca istifade edilmek” üzere ahır ve depoya çevrilmiştir.



1935’te çıkarılan 2845 numaralı kanundan önce de bizzat Mustafa Kemal’in imzasıyla camiler satılmıştır.

12 Temmuz 1934 tarihli ve M. Kamal imzalı bir kararnamede şu ifadeler kullanılmıştır:
      T.C. Başvekalet
   Kararlar Müdürlüğü
Sayı: 2 / 1012 12/7/1934
        Kararname

İstanbul’da Yedikule Muhiddin Ilyas Çelebi Camiinin civarında namaz kılacak açık başka cami bulunduğu ve etrafındaki sakinlerinin çoğu gayri müslim olduğu cihetle ihyasına lüzum olmayan mezkur camiin bilmüzayede satılması; Evkaf Umum Müdürlüğünün 9/7/1934 tarih ve 14745578 sayılı tezkere ile yapılan teklifi üzerine Icra Vekilleri Heyetinin 12/7/1934 tarihli toplantısında tasvip ve kabul olunmuştur.







                                          

                     

   T.C. Başvekalet
Muamelat Müdürlüğü
Sayı: 2 / 3041 27/7/1935
       Kararname

Elaziz Vilayetine bağlı Harput Kazasında tarihi ve mimari kıymetleri olmayan ve çok harap bir halde bulunan Ahmet Bey, Kale Meydanı camilerile Mehmetağa Mescidinin satılmaları vakıf için daha menfaatli olacağı anlaşıldığından adı geçen camilerle mescidin peşin para ile ve artırma yoluyle satılması; Evkaf Umum Müdürlüğünün 24/7/1935 de onanmıştır.
 
Dr.Nazif Öztürk’ün cumhuriyet döneminde satılan vakıf taşınmazlarını incelemesiyle ortaya çıkardığı verilerde, taşınmazları; eğitim grubu, sosyal hizmetler grubu, müteferrik grubu ve dini yapılar grubu şeklinde dört kategoriye ayırıyor. Satılan 3 bin 900 taşınmazın 2 bin 997'si din grubu taşınmazlarından, bunların da 2 bin 815'i cami ve mescidlerin daha detaylı araştırılması halinde bu rakamın daha da artacağı kanısı oluşuyor. Öztürk’ün arşiv belgeleri ve kütük kayıtları üzerinde yaptığı araştırmalara göre, kanundan evvel satılan ilk mescidler: 1927’de tekkesi ile birlikte 99 TL’ye Sivas’ta satılan mazbut mescid [2] ile Evkaf Umum Müdürlüğü’nün teklifi ve Icra Vekilleri Hey’eti’nin 23 Kanunusani 1927 gün ve 4638 sayılı kararı ile 800 TL bedelle Verem Mücadele Cemiyeti’ne Izmir’de satılan Mülhak Lütfi Bey Mescidleridir.[3]

Kanundan evvel satılan ilk camiler ise yine Sivas’ta 623.90 TL satılan Hacı Izzet Paşa Cami[4] ile Evkaf Umum Müdürlüğü’nün teklifine dayalı Icra Vekilleri Hey’eti’nin 20 Teşrinisani 1927 tarih ve 5850 sayılı kararı ile Fevzi paşa Caddesine katıldığı için 4996,45 TL’ye Şehremaneti’ne (Belediye’ye) satılan Hatice Sultan Camileri’dir.[5] 
 
Diyanet İşleri Başkanlığı’nın, 14 Nisan 1942’de Başbakanlığa yazdığı resmi yazıda köylerde ezan okuyacak, namaz kıldıracak, Cuma hutbelerini okuyacak ne bir imam ne de bir müezzin bulunmadığı şikayet edilerek şöyle denilmiştir:

“Reisliğin bu yoldaki çalışmalarının muvaffakiyetle temadisi ve iyi neticeler verebilmesi, uhdelerine tevcih edilecek dini vazifeleri istenilen şekilde yapmaya muktedir, münevver kimselerin vücuduna bağlı bulunmakta ve müftü, vaiz, imam ve hatip gibi din adamlarının esaslı bilgiler ile mücehhez olmaları ve kuvvetli bir seciyeye sahip bulunmaları gerekmektedir. Bu şartları tamamiyle haiz dini vazife erbabını kolaylıkla bulmak şöyle dursun, bugün birçok kasaba ve köylerde ezan okuyacak, namaz kıldıracak, ölüleri yıkayacak, cuma hutbelerini okuyacak imam hatip ve hatta müezzin bile bulunmamaktadır. Umumiyetle şehir, kasaba ve köyler ahalisinin zaman zaman şuraya buraya başvurmakta oldukları ve bu yolda ne yapılması lazım geleceği hakkında mahalli ve hatta mıntıkaları haricindeki yerlerin müftülüklerine müracaat ettikleri ve bazı mahallerde ise köylerin hiçbirinde imam ve hatip gibi dini vazife sahipleri bulunmadığından, cenazelerin ekseriya yıkanmadan gömülmekte oldukları ve bu esefli halin, halkın vicdanları üzerinde ızdıraplar hasıl ettiği sık sık vuku bulan müracaatlardan anlaşılmaktadir. Mevcut imam ve hatipler ise, hergün azalmakta ve yerleri her an boşalmaktadır.”[6]
 
chp-c3b6lc3bcleri-yikayacak-imam-bulunamiyordu-kemalist-rejimin-din-dc3bcsmanligi-chpnin-din-dc3bcsmanligi-m-kemalin-din-dc3bcsmanligi-inc3b6nc3bcnc3bcn-din-dc3bcsmanligi-chpnin
                                       (Resim: http://belgelerlegercektarih.com)

***
 
Dönemin başbakanı Recep Tayyip Erdoğan, belgeleriyle birlikte CHP’nin camie ve mescitleri nasıl kapattığını bir bir açıkladı. Erdoğan, 17.05.2011’de, 12 Haziran seçim çalışmaları kapsamında Yozgat'ta düzenlenen mitingde aynen şu ifadeleri kullanmıştır:
“4 Mart 1949 tarihli bir Bakanlar Kurulu kararı CHP'nin; Bolu'da ki “Karakadı Camisi”nin bakım ve onarım giderleri devlet bütçesinden ödenmek ve kitaplık olarak kullanılmak üzere Milli Eğitim Bakanlığına tahsisi kararlaştırılmıştır. Altında imzalar var, belgeler konuşuyor. Cumhurbaşkanı İsmet İnönü, CHP Başbakanı ve Bakanların imzaları, CHP'nin cami kapattığının, camileri ahır olarak kullandığının ispatıdır bu.”
 
***
CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, sözde “Adalet” özde ise kaos yürüyüşü yapmak üzere İstanbul’a kadar yürüyeceklerini ilan etti. Muhalefet lideri olmaktan ziyade FETÖ terör örgütüne yardım ve yataklık edenlerin savunuculuğunu yapan Kılıçdaroğlu, MİT TIR’larının görüntülerini basına veren CHP Milletvekili Enis Berberoğlu için İstanbul’a kadar devam edecek olan yürüyüşünün devamında Düzce’de mola verdi. Mola esnasında, CHP araçlarının önüne bir kamyon tarafından hayvan gübresi döküldü. CHP’liler ve bir kısım “demokratlar” gübrenin döükülmesine pek bir içerlediler. Oysa bu gübre, cumhuriyetin ilk yıllarında CHP’nin ahıra çevirdiği ibadethalerden çıkarılan ve CHP’nin hakkı olan atıklardır. Bu gübre bir hakaret değil, bilakis CHP için müstehaktır!
 
Selam ve selametle…

 
KAYNAKÇA:
[1] Başbakanlık Cumhuriyet Arşivi, Diyanet Işleri Başkanlığı Kataloğu, 51/ 2 14 11.
 [2] Vakıflar Genel Müdürlüğü/Hayır Işleri ve Sosyal Hizmetler Dairesi Başkanlığı Arşivi 1927: Hayrat Kütük Defteri/I-134/270.
[3] Başbakanlık Cumhuriyet Arşivi, 1927:18/229-35.
 
[4] Vakıflar Genel Müdürlüğü / Hayır Işleri ve Sosyal Hizmetler Dairesi Başkanlığı Arşivi 1927: Hayrat Kütük Defteri/I-134/270.
 
[5] Başbakanlık Cumhuriyet Arşivi, 1927:18/229-36.
 
[6]  “Diyanet Işleri Reisliği’nden Başvekalet’e”, (14 Nisan 1942), Türkiye Cumhuriyeti Başbakanlık Devlet Arşivleri Genel Müdürlüğü Cumhuriyet Arşivi Daire Başkanlığı, Başbakanlık Muamelat Genel Müdürlüğü Kataloğu, Katalog Numarası: 030 10/26 151 16. - http://belgelerlegercektarih.com