semra @ sivildusunce.com

 

Tam da gözler Ümit Özdağ’ın Anayasa taslağı itirafına çevrilmişken bu kez de Bülent Arınç katıldığı bir televizyon kanalında, halen tutuklu olan HDP Eski Eş Genel Başkanı Selahattin Demirtaş ve Osman Kavala’nın serbest bırakılmasına yönelik açıklamada bulundu.

Arınç, "Demirtaş konusu konuşulunca ben bizi dinleyenlere bir şey söylemek istiyorum. Demirtaş'ın yazdığı çok güzel bir hikaye kitabı var Devran isminde. Ne olur onu alın bir okuyun. Ben bu korona süreci içinde bunu okudum. Bu kitabı okuduktan sonra siz Selahattin Demirtaş hakkındaki kanaatinizi belki değiştirmeyeceksiniz. Ama Kürtler ve Kürtlerin yaşadığı travma üzerinden kafanızda çok şeyler değişecek. Bu ülkenin mazlumlarından biri de Kürtlerdir. Kürt kardeşlerimizdir. Çözüm sürecinde bazılarının tahliyesi sağlanmıştı. Bunun da olabilir. Yargıçlar mahkemeler özgürlükçü düşünsünler." dedi.

Kavala'nın tutukluluğuna yönelik ise, "Kavala hakkındaki iddialar yeni iddianame oldu. Ama adam 2017'den beri tutuklu. Ben okudum. Ben onun hala tutuklu kalmasına hayret ediyorum. Tahliye edilmesi lazım" değerlendirmesinde bulundu.

Arınç'ın bu açıklaması hem AK Parti hem de kamuoyu tarafından tepkiyle kaşılandı; sosyal medyada tepki paylaşımları devam ederken, hakimlerin tehdit edildiğine yönelik kanı güç kazandı.

Bülent Arınç, Selahattin Demirtaş' ın 2015 yılında Cumhurbaşkanı Erdoğan'a yönelik, "Korkma, asmayacağız, adil yargılayacağız" sözlerine yönelik ne ufak bir itiraz etmiş ne de tepki göstermişti. 

Arınç programa “Cumhurbaşkanlığı Yüksek İstişare Kurulu Üyesi” sıfatıyla değil, “Eski TBMM Başkanı” sıfatıyla katıldığını söyledi ve programa gelmeden önce, Adalet Bakanı Abdülhamit Gül ile görüşerek, yargı reformu konusunda bilgi aldığını belirtti. Bu cümleden şunu çıkarabiliriz; sarfettiğim sözler sadece beni değil, Cumhurbaşkanı ve Adalet Bakanı'nı da bağlar.

Arınç'a en büyük tepkiyi Kürtler verdi

Gençlik yıllarından itibaren Türk Solunun bir parçası olan Demirtaş, 6-7 Ekim olaylarında Kürtleri sokağa dökerek deyim yerindeyse Kürdü Kürde kırdırmış, elliye yakın Kürt genci hayatını kaybetmişti. Aynı Demirtaş hendek olaylarına destek vermiş, kurulan çadırlarda kalmış ve binlerce Kürdün evinin yıkılmasına, evinden ayrılmasına ve evlatlarının hendeklerde yok olup gitmesine seyirci kalmıştı…

Arınç bu açıklamasıyla iktidarın yeni bir süreç başlatacağını, Kürtlerin yine HDP’nin teşnesi olacağına yönelik bir siyaset izliyorsa burada tıpkı çözüm sürecinde olduğu gibi yine yanlış bir politika izleniyor demektir. Zira Kürt halkı PKK’dan da HDP’den de çok çekti… Bunu uzun uzun tekrar yazmaya, tekrar tekrar hatırlatmaya hiç gerek yok…

Cumhurbaşkanı Erdoğan, ''Baldıran zehrini içerim, yine de bu sorunu çözerim'' diyerek 2009 yılında başlattığı Demokratik açılım, süreç içinde Kürt açılımı ve son olarak çözüm süreciyle ''buzdolabına kaldırılan'' açılımlar sürecinin mimarı bir siyasetçi olarak Kürt halkının hala en güvendiği siyasi figürler arasında. Doğu illerinde ''Meseleyi çözse çözse Erdoğan çözer'' inancı hala hakim iken tıpkı çözüm sürecinde olduğu gibi Kürt halkının haklı talep ve beklentilerini PKK ve HDP'ye bağlamak büyük hata olur. Olan yine mazlum Kürtlere olur.

Arınç'ın açıklamalarına yönelik en büyük tepkiyi ise Kürtler verdi. Yıllarca hem PKK ve devlet arasına sıkışmaktan hem de Türk Solunu temsil eden HDP ile anılmaktan oldukça rahatsızlar. 


Kayyum atanan illerdeki onuncu yıl marşları çalınarak adeta 90’lı yıllara geri dönülmesi için gayret eden valiler var. Bu durumdan hem bölgedeki siyasi parti temsilcileri hem de Kürt halkı hiç memnun olmadıkları gibi tepkilerini iktidar partisi AK Parti’ye hem yazılı hem de sözlü olarak iletiyorlar. İktidar ilk önce bu soruna çözüm bulmalı zira deyim yerindeyse ırkçılığı tekrar toplumda yayarak ayrıştırmaya gidilmesi hedefleniyor.

Büyük bir gladyo tuzağı ile karşı karşıyayız...


Türkiye siyaseti evriliyor… Evrilirken de birçok açıdan hatalar, sapmalar oluyor…