semra @ sivildusunce.com
AK Parti Hükumetinin hazırladığı, muhalefet partilerinin günlerdir karşı çıktığı, oturma eylemi gerçekleştirerek ve yüzlerini maskeli örgüt grupları gibi kapatarak tavır aldıkları İç Güvenlik reformu tüm Türkiye’yi ilgilendiren önemli bir pakettir. Hatırlayacağınız üzere birkaç yıl önce İstanbul’da bir otobüse Molotof atılması sonucu genç bir kardeşimiz feci halde yanarak can vermişti. Bu acı hadisenin bir daha gerçekleşmesini hiç kimse istemiyor.
Kandil tarafından Hasip Kaplan aracılığı ile ‘maskeli gösteri ve eylem yapılmasın, yapanlar bizden değildir’ çağrısına rağmen maskeli eylemler gerçekleştiriliyor. Üstelik meclis genel kurulunda yüzlerine maske takan HDP Milletvekilleri de maskeli eylemler gerçekleştiren grupları desteklediklerini de bu şekilde açıkça beyan ettiler. Bunla da kalmayıp MHP ile sözbirliği edince de her iki partinin de ortaklık ettiğine şahit olduk.
İç Güvenlik Paketi Neden Önemli?
Maskeli gruplar Molotoflar atmak suretiyle cadde ve sokaklarda terör estiriyor; halkın malı olan iş yerleri, dükkan ve evlerde büyük ölçüde zarar veriyorlar. Vatandaşın, dişiyle tırnağıyla açtığı iş yerini maskeli grupların tahrip ederek yakması akla izana sığıyor mu? Sözde ‘halktan yana’ tavır alarak bu eylenmeleri gerçekleştirdiğini iddia eden karanlık örgüt mensupları halkın canına ve malına kastederek halka zarar vermiyorlar mı?
Hepimizin ödediği vergilerle yapılan kaldırım taşları yine bu gruplar tarafından sökülerek çevreye zarar veriyor. Bunun önüne geçmek için İç Güvenlik Reformu önem arz ediyor. Asıl itibariyle ‘maskeli gruplar bizden değildir’ diyen Hasip Kaplan ve HDP temsilcileri bu pakete karşı çıkmak yerine desteklemelidir ki söylediklerinin hem teorik hem de pratik olarak gerçeği yansıttığına herkesi inandırabilsin.
Hiç şüphe yok ki, sokakları kaosa çevirerek kaotik bir ortam yaratmak isteyenlerin çözüm sürecini sekteye uğratma emelleri bu paketle birlikte güven altına alınmış olacak.
Barışın Gerçekleşmesi İçin Birçok Nedenimiz Var
Kürt halkı son yüz yılda büyük acılar çekti. 30 yılı aşkın bir süre Doğu ve Güneydoğu’da insanlara büyük eziyetler yapıldı; köyleri boşaltıldı, bir evlatları dağda diğer evlatları ise askerde öldü. Büyük kentlere göç etmek zorunda kalan halk hem sosyolojik hem de psikolojik travma yaşadı. Tüm bunlar Kürtleri etkilediği kadar, Türkleri de etkiledi zira onların da evlatları askerde öldü ve Kürt halkının derdine ortak oldular. Yıllarca Silah ve mühimmata harcanan parayla Türkiye’de yüzlerce fabrika, iş sahası ve istihdamı yapılabilecekken, PKK ile mücadeleye harcandı. Zira yıllarca bölgede kan aktı ve artık akan kanın son bulması ve çözüme yönelik ciddi adımların atılmasına olan güven tam.
 
Öcalan’ın barış çağrısı bugüne ait değil; 2009’a dayanıyor. AK Parti Hükumetinin 2009’da başlayan ve günümüze kadar süregelen barış ve çözüm çağrısı en nihayetinde silah bırakma noktasına kadar gelmiş önemli bir karardır. AK Parti Hükumetinin azami gayretleri neticesinde, Mit, Öcalan ve HDP gurubu ile gerçekleştirdiği temas ve görüşmeleri sonuç verdi. Hem Türkiye’nin hem de PKK’nın karşılıklı olarak 30 yılı aşkın bir süredir devam eden  kanlı mücadelede nihai barışın temellerinin atılmasına evrildi. 
 
Barış ve silah bırakma çağrısı için şu an en doğru zamanlamadır zira Türkiye Suriye’den göç edenlere kapılarını açmış, Kobane’den ülkemize göç eden Kürtleri de kucaklaması hiçbir şekilde ayrımcılık yapılmadığı anlamını taşımaktadır. IŞİD şu anda yalnızca Suriye ve Irak için değil, tüm Ortadoğu halkları için ciddi bir tehdittir. Bu tehdide karşı Türkiye’nin olduğu kadar PKK de mücadele vermektedir.
 
PKK, Öcalan’ın ‘Silah Bırakma’Talimatını Yerine Getirir mi?
 
PKK’nın kurucusu olan Öcalan’ın barış ve silah bırakma çağrısının yerine getirilmesine kesin gözüyle bakıyorum zira PKK içerisindeki hiyerarşiyi de göz önüne alacak olursak bu çağrı herhangi bir kişi tarafından değil bizatihi Öcalan tarafından verilmiş olması gerçeği var. Abdullah Öcalan’ın silahlı mücadeleyi bırakma temelinde stratejik ve tarihi karar vermek için PKK’yı bahar aylarında olağanüstü kongreyi toplamaya davet etmesi, sadece Türkiye tarafından değil, tüm dünyanın takip ettiği önemli bir gündem maddesidir. Şu anda toplumun hemen her kesimi tarafından desteklenen silah bırakma ve barış süreci halk tarafından sahiplenilmiştir. Bu anlamda asıl muhatap bu ülkenin hangi etnik grubuna sahip olursa olsun her kesimden insanın ortak talebidir.
 
Türkler de ‘Silah Bırakma’ Çağrısından Umutlu
 
Sadece Kürtlerin değil, Türklerin ‘silah bırakma çağrısı’na bakışı gayet olumlu. Zira kan ve şiddetten beslenenlerin döneminin sona erdiğine inanmak istiyorlar. Hem milli hem de yerli olarak devam eden birlik, kardeşlik ve barış projesinde tarihi bir adım atıldığını düşünüyor ve bu süreci sahiplenerek sonuca ulaşmasını talep ediyorlar.
 
Barış ve çözüm sürecini çok sayıda köşe yazarı özümsedi ve sahiplendi. Siyasi yetkililer acıkmalarda bulundular ve STK’lar ortak basın açıklamalarında bulundular. AK Parti Hükumetinin barışa yönelik oluşturduğu Akil Adamlar grubu, Türkiye’nin her bir karışını dolaşarak halkın talep ve beklentilerini dinlediler.
 
Sonuç itibariyle barışı Kürtler kadar Türkler de istiyor. Çünkü askerde şehit olan evlatları var ve yıllardır akan kanın durması için gerekenin yapılmasını istiyorlar. 2009’da demokratik açılıma dair önemli ve kapsamlı bir araştırma yaparak hem İçişleri Bakanlığı’na hem de AK Parti Genel Merkez’e sunmuş biri olarak, Türklerin büyük bir çoğunluğunun sürece destek verdiğini rahatlıkla söyleyebilirim. Şu anda AK Parti Ağrı Milletvekili A.Adayıyım.  Halkın içinden biri olarak, Türkiye’nin doğusunda ve batısındaki halkın barış ve çözüm sürecine tam destek verdiklerine bire bir şahidim.
 
Silah Bırakma çağrısına inanıyorum ve bu inancımın boş çıkmayacağını ümit ediyorum. 
Çocuklarımız özgür ve barış dolu bir Türkiye’de yaşamayı fazlasıyla hak ediyorlar.
Bijî Aşitî û Bijî biyatîya gelan.