guldalicoskun @ hotmail.com
 

Bir süre gündemden uzak kalmak, insanın ruh sağlığına iyi geliyor. Yoğun haber akışı, eylemler, söylemler ve siyasi kutuplaşmalar, hem enerjimizi tüketiyor hem de hayatı ıskalamamıza neden oluyor. Kısa bir tatilden sonra,  önemli bir tarihi dönemeçte yaşamış olmanın yorgunluğu, yoğunluğu  ve enteresanlığıyla beraber bıraktığımız yerden devam ediyoruz.

Ne var ki, birkaç güzel gün ve tatil izlenimlerimden bahsedeceğim daha keyifli bir yazı düşünürken; yine acı, kan ve gözyaşı bırakmıyor yakamızı. Vezneciler'de bomba yüklü bir aracın patlatılmasıyla yaşanan kayıplar ve hemen ertesinde Midyat'da yapılan diğer terör eylemiyle, yine canımızı yaktılar. Genç, hamile kadın polis, yeni evli delikanlı, işine giden karı-koca üniversite çalışanları ve diğer sivil insanlar, bu insanlık dışı patlamalarda yaşamlarını yitirdiler. Ayrıca çok sayıda yaralı da var.

Terör eylemlerini vicdansızca yapan örgüt, acaba hangi talep uğruna bu yola başvuruyor! Hangi konuda konuşulamayan veya dile getirilemeyen ne var ki, terör ile gözdağı vererek amaçlarına ulaşmaya çalışıyorlar! Bir engel olmadığı gibi aslında bir talepleri de yok. Birden DAEŞ, DHKP-C, PKK ve daha çok harfli birçok örgüt, ortak bir amaçta buluştu ve birbirlerinin işine yarayan eylemler yaparak ülkeye zarar veriyorlar. Ortak amaç ise, Erdoğan ve AK Parti'nin gitmesi.  Sanırım bu tarihe geçecek bir talep olacak.  Hele de PKK ve türevlerinin Erdoğan hakkındaki “ülkeye ve demokrasiye zarar veriyor, bu yüzden gitmeli” ifadeleri, siyasi tarihe geçecek en tuhaf ifadeler olacaktır. Sen, kadınları çocukları öldür, insanları evlerinden et, ülkeyi bir iç savaşa sürüklemeye çalış, sonra kalk Erdoğan zarar veriyor de. İlginç, gerçekten ilginç!

Aslında haklılar; “Erdoğan zarar veriyor” kısmında. Fark şu ki, ülkeye değil onlara zarar veriyor, maskeleri bir bir düşüyor, ortada ne Kürt halkının talepleri var ne de daha güzel bir dünya arzusu. Kendilerinin mafyalaşmış ve ciddi rant oluşturmuş düzenlerinin bozulmasından bu korkuları. Gerisi, masal.  Böyle bir örgüt, piyangodan çıkmış gibi emperyal güçler için. Yüz yıldır çizdikleri yapay haritalarla, hem halklar arasında anlaşmazlıkları körükleyip hem de böylece enerji ihtiyaçlarını giderdiler. Şimdi Türkiye liderliğinde bir karşı duruş var ve bundan duyulan rahatsızlıkla, tüm terör örgütlerini destekleyerek, içerde ve dışarda siyasetçisinden medyasına kadar akıl almaz bir kampanya sürdürüyorlar. İlk kez tüm bunlara karşı hem halkın ciddi desteğini alan, hem de akıllı davranarak başta alternatif medyasını oluşturup, darbe olasılıklarını ortadan kaldıran bir hareket ve lideri var. İşte karın ağrıları bundan.

Türkiye'nin coğrafyasındaki lider konumu ve tarihi bağlarının gücüyle yeniden bir bilinç uyandırması, Batı'nın bir asırlık emeklerinin heba olması demektir. İçe kapanık, silik ve güçsüz bir ülkenin çevresinde istedikleri gibi at oynatırlardı. Ne darbelerden rahatsızlık duyulur ne de demokrasi eksikliğinden. Sorun yoktu,  başımız önlerinde eğildiği sürece. Bu madalyonun bir tarafı.  Bir de yönetenlere, aydınlara ve halka çok iş düşen diğer tarafı var.

Öncelikle, kendi eksiklerimiz doğru tespit edilip tamamlandığında ve kaşınılacak mecralar ortadan kaldırıldığında, işimiz daha da kolaylaşır. Aksi halde, kültürel ve etnik çeşitlilik zenginlik olacakken sorunun kaynağı olur.  Ayrıca sadece çelme takanları suçlamakla, müzmin muhalefetin AK Parti karşısındakine benzer durumuna düşülür. Elbette söylemek kolay ancak içinde bulunduğumuz dönemin zorluğu ve tarihi değeri de buradan kaynaklanıyor. Yine artan taleplerin oranı, yapılabilirlik kapasitesi ve güçlü liderlikle de doğru orantılı olduğu açık. Hem bu kadar kızılan hem de en çok şeyin talep edildiği, üstelik bir “diktatörden” istendiği paradoksunun da arka planında şüphesiz gizli bir hayranlık ve güven unsuru olmalı diye düşünmüyor değilim.

Son 10 küsur yılda demokratikleşmede önemli mesafe alındı. Kimsenin gelinen noktayı küçümsemeye ve hiçleştirmeye hakkı yok. Bugün ülkede konuşulamayan neredeyse hiçbir konu kalmadı. Hatta istismara varan, akla ziyan bir pervasızlık ve neredeyse “terörüme dokunma” denilecek bir ortamdayız!

Her şeye rağmen; ekonomide güzel bir büyüme oranı ve cari açıkta da rakamlar beklenenin altında geliyor. Kavga ve gürültüden, birçok konudaki gelişmeleri artı ya da eksileriyle konuşup tartışamıyoruz. Asıl olması gereken gündem ekonomiyken, bu gümbürtüde kaynayıp gitmesine aldırış etmeyin. Kim ne derse desin, tüm unsurlar için birinci öncelik ekonomidir. Bütün kavgaların arkasında da ekonomi ilk nedendir.  Maşaların bundan haberi olmaz doğal olarak. Onlara daha ulvi nedenler(!) anlatılır.

 Terörü besleyen, ona destek olan ve ifade özgürlüğünün arkasına saklanarak, terörden yana tavır alan obsesif Erdoğan düşmanlarının tedavisi mümkün mü bilemiyorum ama bu derece etikten yoksun bir güruh daha başka yerde yoktur.

Vezneciler, Midyat ve diğer eylemlerde yaşamını yitirenlere rahmet, yakınlarına başsağlığı ve bu alçakça yapılmış saldırılarda yaralananlara da acil şifalar dilerim.

 

Sabır ve metanetle...