guldalicoskun @ hotmail.com
 

Yaklaşık bir ay önce “havalimanına girerken, araçlar aransa daha mı iyi” diye geçti içimden. Ancak böyleyken bile ciddi bir trafik vardı ve görevliler de sürekli ikaz ediyorlardı. Bu kontrol, hem zaman, hem de uçuş trafiğini aksatması açısından zor olurdu.

Atatürk Havalimanı, oldukça kalabalık ve artık talebi karşılamakta zorlanıyor. Ne zaman giderseniz gidin, hep yoğunluk var.

Terörün tarihine baktığınızda, bu tip yerler iştah kabartıcıdır onlar için. Bir yerden bir yere yetişmeye çalışan, çoğu kez telaşlı ve koşturan insan kalabalığı, teröristlerin de dikkat çekmeden, eylemlerini yapabilecekleri bir ortam.

Geçtiğimiz Mart ayında Brüksel Havalimanı ve daha onun şokunu atlatamadan, aynı gün metrosuna yapılan saldırılarla, 26 kişi hayatını kaybetmiş ve 55 kişi de yaralanmıştı.

Patlamanın yaşanmasıyla, güvenlik en üst seviyeye çıkarılırken, tüm uçuşlar iptal edildi. Limana gelen, metro ve tren seferleri de durduruldu. Telefonlar kilitlendi, vatandaşlardan mesajla iletişim kurulması istendi. Yayın yasağını da unutmamalıyız.

Belçika Başbakanı Charles Michel, "korktuğumuz başımıza geldi" dedi ve yetkililerin daha büyük saldırıdan endişe duyduğunu da sözlerine ekledi.

Michel, "trajik bir an olduğunun farkındayız. Sakin olmamız gerek ve dayanışma içinde olmalıyız" dedi.

Başbakan, yetkililerin tehdidi ve sınırda askeri önlemler de dahil, alınan ek güvenlik önlemlerini değerlendirdiğini söyledi.

Bir TV kanalında ise şöyle bir haber geçti: “Belçika istihbaratı dün saldırı hazırlığıyla ilgili istihbarat elde etti. Ancak istihbarat servisi, muhtemel saldırıların yeri ve zamanı hakkında bilgi edinemedi.”

Canlı bomba olduğu teyit edilen saldırının hemen arkasından Hollanda, ordusunun alarma geçtiğini, havaalanları ve sınır kapılarında güvenliği artırdığını duyurdu.

Arkasından Fransa ve İngiltere de kriz toplantıları yaparak, gerekli tedbirleri alacaklarını duyurdular.

Fransa Başbakanı M. Valls ise; “Avrupa savaş halinde. Son birkaç ayda AB'de savaş nedeni sayılabilecek olaylar yaşandı. Terör tehdidi en yüksek seviyede kalacak dedi.

Tüm Avrupa teyakkuza geçti ve iktidarıyla, muhalefetiyle ve halkıyla tek yürek oldular.

Hiç kimse, kendi devletini suçlamadı. AB'ye aykırı olan OHAL de Fransa'da sorgulanmadı ve bir an önce eski güvenli yaşamlarına dönülmesi için, alınması gereken tüm tedbirleri saygıyla karşıladılar.

***


DAİŞ; 2004 yılında Irak Savaşının ilk yıllarında, Irak El Kaidesi olarak kurulan radikal dinci bir örgüt. ABD'nin Irak'ı işgali sırasında örgüt, çeşitli intihar saldırılarında bulunur. Gittikçe şaşırtıcı bir şekilde büyür ve dikkat çeken film sahneleri gibi eylemler yapar.  Artık sadece yakın coğrafyadaki radikalleri değil, Fransa, Belçika, ABD, Kanada, Avusturya gibi birçok ülkeden eleman katılır. İşin tuhafı, eğitimli kişiler de vardır. Sorunlu geçmiş, bağımlı gençler de örgüte katılır. Batı'dan on binleri aşan katılımlar olur. Dikey değil, yatay bir örgüttür ve farklı ülkelerden birbirini hiç tanımayan insanlar, bu vahşi cinayet şebekesine dahil olur.

Fransız Siyaset Bilimci Olivier Roy, bunu şöyle yorumlar:“İslam'ın radikalleşmesi değil de “radikalliğin İslamileşmesi”. Bu yorum, DAİŞ denilen canavarın neden en çok Müslümanlara saldırdığını açıklıyor. Böyle bir örgütün, Batı ve ABD için oldukça kullanışlı olduğu, böylece insanları birbirine kırdırırken, İslamofobiyi besleyerek, kendi medeniyetini tek kıldığı bir gerçek. Türkiye Müslümanlığı ve Erdoğan ise, hem Batı, hem de DAİŞ için bir tehdit. Yine PKK için de AK Parti ciddi tehdit. Ortak noktalar çok olunca, bütün örgütler kardeştir. Bu yüzden DAİŞ ile PKK'nın eylemleri örtüşür ve aynı yere hizmet ederler.

Terör sadece öldürdüğü kişileri hedef almaz, asıl hedef, sonrasıdır ve bunun için de en elverişli yer Türkiye'dir. Teröriste daima yeşil ışık yakan ve terörden medet uman, garip insanlarımız var. Ah Erdoğan nefreti, nelere kâdirsin!

Maalesef bizde terör eylemi olduğunda, ilk suçlanan tabii ki Erdoğan. Hatta Demirtaş tarafından bile, hayatında hiç silaha bulaşmamış bir hareketi suçlamak da utandırıcı olmuyor. “Kişi kendinden bilir işi.” Ne güzel bir sözdür.

Sosyal medyada, biri şöyle yazmış: “Ne yani yine mi AK Parti'yi destekleyeceksiniz?”. Sormak lazım bu nefretçilere; “acaba terör örgütleri mi sizin tercihinizi belirliyor?” Ya da” terör mağduru diğer ülkeler için de geçerli mi bu sorunuz?”  Bakıyorsunuz ki; bir yalan uydurup, sonra da kendileri inanıyor. DAİŞ'in ölüm listesindeki adam, DAİŞ'i besleyebiliyor. Onlar dediyse itiraz da etmeyeceksiniz.  

Boş, ne deseniz boş. İflah olmazlar. Boşuna dememiş Aristophanes; Ne yaparsan yap. Yengeç yengeçtir. Doğru yürümez…”

 

guldalicoskun@hotmail.com