guldalicoskun @ hotmail.com

 Kadına şiddet!  Doğuda, batıda, Asya’da, Avrupa’da, Afrika’da ve Amerika’da…

Hakkari’de İstanbul’da…

Afganistan’da,  Danimarka’da…

Mısır’da, Amerika Birleşik Devletlerinde…

Kadına şiddet! Akademisyen, çoban, iş adamı, memur, kentli, köylü, zengin, yoksul, her statü ve standarttaki erkeğin buluştuğu ortak nokta…

Kadına şiddet! Her kültür, din, inanç ve ideolojideki erkeğin de buluştuğu ortak nokta…

AB de dahi, her üç kadından biri cinsel ve fiziksel şiddete uğruyorsa,  bu sorunun eğitimle, parayla, etnisite ve inanç gibi argümanlarla ölçülüp açıklanamayacağı ortada..

Ancak şiddetin bölgesel ve kültürel farklılıktan kaynaklı nedenleri ortadan kalksa bile, yerine başka şeyler konularak, kadına şiddet, yaygın bir biçimde ve hatta artarak bir dünya sorunu olmaya devam ediyor…

Örneğin; eğitim diyorsunuz, bir bakıyorsunuz eğitimli insan da şiddeti kullanmaktan imtina etmiyor…

Namus / bekaret kavramındaki algılayış eğitimli insanın şiddet nedeni olmuyor belki ama mutlaka başka gerekçeler bulabiliyor…

Gelişmiş batıda kadının şiddete maruz kalması, fıtratının dahi yok sayılarak, aslında tam da feministlerin arzu ettiği mekanik bir eşitlikten kaynaklı… Madem benimle bu derece eşit, erkek gibi dövüşebilirim, dövebilirim mantığıyla birlikte cinsel farklılığı da sadece fonksiyonel bir araç olarak görmesinden kaynaklı..

Az gelişmiş toplumdaki erkek ile batılı erkek işte bu noktada aynı düşünüyorlar. Kadın, yaradılışındaki farklılık ve cinsel kimliğiyle kendine sunulmuş bir meta. Kendisine ait gördüğü bu metayı, sever de döver de…  Yani batılı erkek, kadını kendine benzeterek (eşitlik anlamında ) yok sayıyor, doğulu erkek ise, aslında daha eğitimle değiştirilebilir bir bakış açısı olan eksik ve hor görme nedeniyle yok sayıyor…

Bu yüzden, doğuda da batıda da kadına şiddet tüm hızıyla sürüyor… İster eğitimli, ister eğitimsiz olsun arka planda erkeğin egemen bir güç olmasının kabullenilişi var.

İşin ilginç tarafı, kadın da bunu farkında olmayarak kabul etmiş ki, bu mücadelede kadın kimliğinden taviz vererek yer aldığı dönemler oldu. Erkeğin yaptığı her şeyi ben de yapabilirim diyerek, aslında erkeği kutsuyordu…

Sorun konuya çok fazla materyalist yaklaşıp, aslında birbirine muhtaç kadın ve erkeğin, birbirine rakip olarak algılamasında… Gittikçe artan şiddet, taciz ve tecavüz olaylarında, bu algıyı beslemenin mutlaka ciddi bir payı olmalı…

Bugün 8 Mart Dünya Kadınlar Günü… Her yıl bu gün, çeşitli paneller, toplantılar yapılır ve kadın sorunları dillendirilir.  Çözüm aşamasına gelince, eğitimin önemi vurgulansa da çok iyi bilinir ki ilkel çağlarda ve modernleşmeyi reddeden topluluklarda durum, şimdikinden daha kötü değildi. Hatta bırakın eşitliği zaman zaman kadının egemen olduğu dönemler yaşanmış.

Belki de bu konuda modern düşünceyi rafa kaldırıp, basit yöntemlerle yola çıkılmalı. Eşitliği bu derece kutsamak yerine, eş ve birbirini tamamlayan taraflar olarak bakabilmeyi denemeliyiz…

Yaradışsal farklılıkları daha fazla ön plana çıkarmak ve bu farklılıklar üzerinden karşı cinsi tanıyıp kabullenmek, belki de zaaf ve zayıflıkları bildikçe şefkat ve merhamet duygularıyla bakabilmeyi öğretir…

Eğitimden vicdan, şefkat ve merhameti çıkardığımızda, geriye robotlaşmış ve havayı bile bölüşmekten korkan iki ayaklı hayvanlara dönüşmez miyiz? Hayvanların dünyasında ise güçlü olan zayıf olanı ezdiğine göre, şikayetimiz kime!

Aslında erkekler sandığımız kadar güçlü değil. Zira; şiddet bunun en büyük göstergesi…

Ve aslında kadınlar da sandığımız kadar güçlü değil. Zira; aşkı bu kadar yüceltmeleri de bunun göstergesi…

Günümüz kutlu olsun…

 

twitter.com/gulcoskun34

guldalicoskun@hotmail.com

( 09.03.2014)