guldalicoskun @ hotmail.com
 

“Kahrolsun Faşizm!”

 “Devlete/iktidara, kapitalizme karşıyız!”

 “Polis üniversiteden defol!”

“Faşist ve gerici çetelere karşı üniversiteler bizimdir!”

……

Pankartlar hazır! Bir sorun var ki, pankarttaki gibi durmuyor; iniverince sokağa, sarhoş oluyor içimizdeki mucizeler. Tutabilene aşk olsun!

Tamam devlete karşısın; yerine koyacağın şey için, var mı bir önerin? Gelsin ütopyalar, hayaller... Var mı örnek? Kem küm! La Fontaine’den masallar!

-Olsun! Entel görünüyoruz böyle. Yakışıklı-güzel anarşist! Kocca devlete karşıyız biz!

-Hıım, ayakkabıları da pek şekil(!), Nike mı Adidas mı! Neyse! Yine de kahrolsun kapitalizm! Markalı giyinmeyi seviyoruz! Olsun; sen yine de, “Defol ABD!”

-Öğlen yemeğinde ne yedin Pampa?! Mc Donalds’ta kuyruk vardı, Kentucky’ye geçtim!

-Pankartlar hazır mı? Evet, Berk ile Cansu ilgileniyorlar, onlar da pizza istedi, unutmadan alalım.

-“Halkların kardeşliği” güzel oldu! Bomba gibi! Kardeşiz biz; sen, ben, Cansu, Berk...

-Acele edelim, stand kurmuşlar yine; gidip dağıtalım. Başörtülü, çarşaflı, sakallı tipler, para topluyorlarmış İHH için. Hani şu “yobazların, gericilerin” kuruluşlarından! Hem bunlar, Esed’e karşılarmış, oradaki muhaliflerin ihtiyaçlarını karşılayıp, yaralıları tedavi ediyorlarmış!

-Ay Pelin, inanamıyorum bunlara! Nasıl olur da,  Esed gibi “çağdaş” ve “demokrat” birine  karşı gelen insanlara yardım ederler?!

-“Yaşasın halkların kardeşliği” diye yazsak, daha iyi olur; söyleyelim Berk’e. “İktidara da karşıyız” bunu yazmayı unutmasın!

-Ne işi var bunların, bizim üniversitemizde? Burası bizim, bizden sorulur. Biz belirleriz, kimin ne faaliyet yapacağını. “Çağdaş, aydınlık, ilerici bilim yuvası” üniversitede, örtülülerin işi ne! “Kahrolsun faşizm, yaşasın eşitlik!”

-Şu polisler de bir gitmedi. Hep bunlar “diktatörün” yüzünden. Yok aramalar, taramalar. Bir çakı bile sokamayacak mıyız okula; bu koca çantayı boşa mı taşıyoruz! Gericileri dövmek için hiç elimi kullanamam valla!  Ay bu “valla” da nereden çıktı! “Türkiye laiktir, laik kalacak!”

Haftasonu ne yapıyoruz?  AVM’de yeni açılan mekânda toplanıp, sloganları gözden geçirdikten sonra, devrimi konuşacağız. “Yaşasın Sosyalizm, yaşasın devrim!”

…..

Kurgu olduğunu sanmayın, aralarında biraz vakit geçirdiğinizde, insanı dumur edecek, daha ne ifadelerini görebilir ve kulaklarınıza inanamazsınız. Şaka gibiler. İnsan, bu kadar saçmalığın karşısında, nereden ve nasıl başlayarak, bu resimdeki çarpıklığı gösterebilir. Zembereği boşalmış gibi slogan atıp, hiç durmadan kâğıttan okur gibi, ezberlerini sıralıyorlar.

Bu zavallı çocukları, gerek hocaları, gerekse çevrelerindeki takıntılı ve intikamcı eski ulu-solcular, robot haline dönüştürmeyi başarmışlar. Şüphesiz büyük bir zevkle eserlerini, fakültedeki odalarının pencerelerinden izliyorlardır. Biz sadece basına yansıyanları biliyoruz.

Öğrencilerin, kendi imkânlarıyla yaptıkları mescidi, ertesi gün tüm duvarlarına insan dışkısı sıvanmış olarak bulmalar mı dersiniz, yalnız kalınca korkudan sınıfın dışına çıkamayan örtülü kızlar mı; farklı bir düşünceden bahsettiğinde üstü çizilen araştırma görevlileri ya da akademisyenler mi dersiniz, yok, yok! Demirperde ülkeleri gibi bir çok üniversite.

Tüm bunlar, güya bilim yuvası üniversitelerde oluyor. Ne yapar bu üniversitelerdeki hocalar; koca bir hiç. Hangi konuda, bilimsel çalışmalarda adlarını duyurdular? Varsa yoksa, çocukların beyinlerini yıkayıp; vesayetin dört ayağından biri olan üniversitelerin, statükocu yapısını korumaya çalışmak... Bunu yaparken de “özgürlük” naraları atmak! Tıpkı çocuklara öğrettikleri gibi. Jeologu, siyaset yapar; mimarı siyaset yapar ama hiç kendi alanlarında adlarını duyurmazlar!

Türkiye’deki devlet üniversitelerinin bir çoğunda, hâla egemenlerin iktidarı sürüyor. Ne yazık ki, eğitimci olmanın avantajını kullanarak oluşturdukları illizyonla, gerçek egemenin kendileri olduğunu çocuklardan saklayarak, hedef şaşırtmayı çok iyi biliyorlar.

Bütün bunları biliyoruz da bununla nasıl başa çıkarız, bu çocuklara aslında vesayetin askerleri rolünü oynadıklarını nasıl anlatırız, bunu düşünmemiz gerekiyor.

Bir ortak noktadan başlayabiliriz. Karşılıklı birbirlerimizin panellerine katılarak, dinleyerek ve aslında söylemde ya da bazı konularda örtüştüğümüzden yola çıkarak bir şeyler yapılabilir mi acaba?

Mesela; biz de egemenlerin iktidarına karşıyız. Biz de özgürlük, eşitlik adalet istiyoruz. Buraya kadar aynıyız; İşte sorun da buradan sonra başlıyor. Senin iktidar sandığın, gerçekten iktidar veya muktedir mi?

Cumhurbaşkanı, başbakan, bakanlar, vekiller yüzde 50 oy, eşleri örtülü çoğunun vs. Görünüşe göre; evet iktidar! Hatta “diktatörlük” bile diyebilirsiniz, çekinmeyin!

O halde, “sen kimi, kimin üniversitesinden kovuyorsun” demezler mi?

Bu özgüven, bu kibir, bu her şeyin sahibi benim havaları; bu, kuralı ben koyarım burada atraksiyonu, senin muhalifliğinse; açık iktidarını düşünmüyoruz bile. Çünkü, küçüğüm senin yaşın elvermez hatırlamaya; atalarınız oldukça yaratıcıydı, zulüm uygulamaları çeşitlemesinde…

Ah, nasıl istismar edildiklerini görebilseler keşke!

 

 

guldalicoskun@hotmail.com