guldalicoskun @ hotmail.com

 “Bugün bir elimde zeytin dalı, bir elimde kurtuluş savaşı veren birinin silahı var. Zeytin dalını düşürmeyin.”

FKÖ Lideri Yaser Arafat’ın 1974’de BM’de ilk konuşmasıydı. Siyonist projeyi de kınadığı bu konuşma ile Filistinlilerin uluslararası tanınmasına katkı sağlamış olacaktı. Bir yıl sonra ABD Dışişleri İsrail Barış görüşmelerinde Filistin halkının meşru haklarının da hesaba katılmasını isteyecekti…

İsrail, kendi yarattıkları bir canavardı ama neticede ölenler Ortadoğulu çocuklardı. Dolayısıyla, çoğu zaman kınamaya bile tenezzül edilmeyen katliamlar yaşanacaktı…

Osmanlı’yı parçaladıktan sonra Filistin’i ele geçiren İngiltere, planlı bir şekilde dünyanın çeşitli yerlerindeki Yahudileri oraya yerleştirdi. Amaç hasıl olunca oradan ayrıldı. Zira, oraya bıraktığı virüs bölgeyi cehenneme çevirecekti ve böylece Emperyalizmin bölgedeki çıkarları da korunmuş olacaktı..

İsrail yetinmedi ve daha fazlasını isteyerek, halkı baskı-zülüm ve işkencelerle göçe zorladı. İleri silah teknolojisine ve kitle imha silahlarına sahip olan İsrail, Batı’nın yumuşak karnı (kara lekesi) Hitlerin yaptıklarını da sürekli ajite ederek, kendisinde tüm kötülükleri yapma hakkını gördü.. Ne ki; Hitler ile Siyonist İsrail arasında hiç fark yoktu…

Batının Sami ırkına ( Araplar, Süryaniler ve Yahudiler) karşı takındığı küçümseyici ve aşağılayıcı tavrına karşılık Antisemitizm terimi özellikle Hitler zulmünden sonra, daha çok Yahudilik için kullanılır oldu. Oysa Antisemitizm, ırkçılığa karşı bir duruştu…

Şimdi Antisemitizm yapanlar ise Siyonist Yahudilerin kendisi. Çünkü, tıpkı Hitler gibi onlar da kendilerinin ari ve özel ırk olduğunu, kutsal kitaba dayandırarak söylerler;  vaad edilmiş topraklar hikayesi gibi. Sanıldığı gibi sadece Müslümanlardan değil bölgedeki Hristiyan ve Yahudi Araplardan da nefret ederler. Kendilerinden başka kimsenin “kutsal topraklarda” yaşama hakkı yoktur…

İşgalci İsrail ve dolayısıyla Batı, bölgedeki Filistinlileri daima terörist gibi lanse etti. Bir uçağı bile olmayan, abluka altındaki Filistinli çocukların dünya kamuoyunun dikkatini çeken 2000 yılındaki İntifada’sı tanka taş atan çocukların resimleri, Batı için tehlike çanlarının çalmasına yetti… Yarım ağızla da olsa ilk defa lütfedip İsrail’i kınama cüretinde bulundular.. Bunda El-Cezire’nin ciddi katkısı vardı ve Batı medyasının algı operasyonlarına engel oluyordu…

Artık yavaş yavaş sağduyulu Yahudiler de İsrail’e karşı çıkıyor ve eleştiriyordu. Roni Margulies, mahalle baskısına aldırış etmeden bu konuda en cesur yazılar yazan Yahudi yazarlarımızdan biridir.

21 Kasım 2012 Tarihli Taraf yazısından:

1) Dünyanın uzak bir yerinden birileri bir toprağa geliyor ve ora halkına, “Bu topraklar 2000 yıl önce bizimdi, biz oturacağız, siz gidin” diyor.

2) “Bize Avrupa’da yaşam hakkı vermiyorlar, ırkçılığa ve soykırıma maruz kaldık, izin verin bu topraklarda beraber yaşayalım” demiyorlar.

3) “Siz gidin, burası bizim” diyorlar. Ve savaşarak yerli halkı kovuyorlar, yerinden yurdundan ediyorlar.

4) Bunun hiçbir hukuksal, etik, ahlakî meşruluğu yoktur ve olamaz. Bu anlamda, İsrail devleti gayrımeşrudur, korsan bir devlettir.

5) İsrail “sadece Yahudilere özgü” bir devlet, bir “Yahudi devleti” olduğu sürece, gayrımeşru, ırkçı ve haksız bir devlet olacaktır.

6) Bu koşullarda barış olamaz. Bu koşullarda Filistinliler her an, her yaptıklarında, tümüyle haklıdır.

7) İsrail’in tüm yaptıkları, savaşlar, saldırılar, cinayetler, bu temel haksızlığı sürdürmeyi amaçlamaktadır. Tümüyle haksızdır.


Meselenin özü bundan ibarettir.

Başka her şey ayrıntıdır, meselenin özünü değiştirmez.

Bu özü gözden kaçırmadığımız zaman, kimin haklı, kimin haksız olduğunu unutmadığımız zaman, her şey çok basittir.”

Margulies’in  Bugün Pazar Yahudiler Azar adlı deneme kitabından da şöyle bir alıntıyı aktarmak isterim.

“Aşağılanan, ırkçılığa maruz kalan azınlıkların ayrımcılığın her türüne karşı olmaları, her tür ırkçılığa karşı her an tetikte ve hoşgörüsüz olmaları makul bir beklenti ama, heyhat, gerçeklik öyle değil. Peter Çekoslovak Yahudisiydi. Çocuk yaşta Amerikan orduları tarafından bir toplama kampından kurtarılmıştı. Kolundaki mavi döğme kamp numarasıydı. Ve soykırımdan kıl payı kurtulmuş, faşizmi bizzat yaşamış olan Peter, bir Arap Yahudisine “zenci” diye bağırıyordu!”

İsrail’in her Ramazan’da olduğu gibi bu yıl da ve üstelik tam da Filistinli iki grubun aralarında anlaşarak görüşmelere katılacağını bildirmesinin üzerine, kimin kaçırıp öldürdüğü dahi bilinmeyen 3 İsrailli genci bahane ederek, katliama kalkışması çok mu şaşırtıcı, hayır… Geçin bakın tarihe ki tekerrürden ibarettir.

İsra-el; Tanrı ile yürüyen anlamında kullanılıyor ve tüm katliamlarını ve işgallerini bu referansla yapıyor.

Solun slogan çocukları Antisemitizme karşıymış da lakin, bilmedikleri Antisemitizm yapanın artık İsrail olduğu… (Bu arada her ölen Filistinli Müslüman değil, sevinmeyin bu kadar!)

Filistin! İçimizdeki yara; merhemi de bizde, neşteri de…

 

twitter.com/gulcoskun34

guldalicoskun@hotmail.com

(14.07.2014)