guldalicoskun @ hotmail.com
 

"Dokunulmazlık dosyalarının başta terörle ilişkili olanlar olmak üzere tamamının kaldırılması ve aynı zamanda Meclis çalışmalarının tıkanmasına da fırsat verilmemesi bir arada dikkate alındığında, Anayasa'ya geçici bir madde eklemek suretiyle bir çözüm düşünülmektedir. Anayasa'ya eklenecek bir geçici maddeyle, hem bütün dokunulmazlık dosyalarında dokunulmazlık kaldırılmış olacak, hem de uzun bir süreç sebebiyle Meclis çalışmaları tıkanmış olmayacaktır. Anayasa değişikliği teklifi, terörle mücadele konusundaki yoğun bir kamuoyu beklentisini karşılamak, bu amacın gerçekleştirilmesini gölgeleyecek spekülasyon ve istismarların önüne geçilmek, dokunulmazlık konusunda bir adım atılırken Meclis çalışmalarının tıkanmasının önüne geçmek düşüncesiyle hazırlanmış ve sunulmuştur." (Başbakan A. Davutoğlu)

 

 TBMM'de Anayasa Komisyonu yukarıdaki gerekçelerle çalışmalara başlamak üzere toplandı. Ancak, basına da yansıdığı gibi son derece gergin ve yumruklaşmalara varan görüntüler yaşandı. Kim haklı-haksız, bununla ilgilenenler, detayları basından öğrenebilirler. Son derece yakışıksız ve topluma da kötü bir örnekti.

Konu dokunulmazlık ve bu konunun gerek siyasiler gerekse toplum için, yıllarca nasıl malzeme yapıldığını ve çoğu kez popülist yaklaşımlarla kitleleri manipüle ettiklerini biliyoruz. Elbette halk açısından, bunun anlaşılabilir bir tarafı var. Yalın bir bakışla“eşitlik” kavramına aykırı gibi duruyor, yıllarca kimi siyasetçilerin yaptıkları yanına kâr kalıyor, bu da kamuoyunda hoş karşılanmıyor.

Son birkaç yıldır, sorumsuz muhalefet de bu konuyu hem meydanlarda hem de çeşitli kitle iletişim kanallarında sürekli istismar ederek, iktidarı sıkıştırma çabasına girdi. Özellikle 17-25 Aralık sonrası bu konu adeta muhalefetin en önemli silahı oldu.

Sonunda bu meydan okumalara da, iktidar tarafından onlar için beklenmedik bir yanıt verildi: “Buyurunuz, hakkında dosya olan tüm vekillerin dokunulmazlıklarını kaldıralım.”

Bu durumda muhalefet, kendi kazdığı kuyuya düştü. Anlık ve faydacı siyaset, bir şeyler üretmek yerine hasmının hatasını bekleyen anlayışla ülkeye bir yararları olmadığı gibi, iktidara da siyasi bir hamle şansı verdiler.

Dokunulmazlık konusu, siyasi yönü ağır basan ve anket sonuçlarına göre halkın yüzde 70'lerde onay verdiği bir konu. Üstelik bugünlerde, kaybedilen canlar sebebiyle PKK'ya ve bu örgütü desteklemekten ziyade sözcülüğünü üstlenen 80 vekil çıkarmış bir partiye duyulan tepkiyi de düşününce, HDP dışındaki tüm partiler onay vermek zorunda kaldı.

Dokunulmazlık; demokrasilerde, milli iradenin özgürce meclise yansıması ve temsilcilerin rahatça görevlerini yerine getirebilmesi için, vekil lehine anayasal güvenceye alınmış bir haktır. Ancak suçüstü durumlarda, bu dokunulmazlık kendiliğinden düşer. Batı'daki ülkelerin birçoğunda da bu istisnai durum belirtilir.

(Bu noktada, arabasında silahla yakalanan, teröristlere yardım ve yataklık ettiği iddia edilen vekiller için, dokunulmazlık düşmesi gerekmez miydi, o konunun detayları hukuki boyutu nedir, bilemiyorum.)

Başbakan, açıklamalarında toplamda 500 civarı dosyanın olduğunu, bunların görüşülmesinin çok vakit alacağını ve Meclis'i kilitleyeceği için geçici bir madde ile sorunun çözülebileceğini ifade etti. Bu konuda toplumda da beklentinin yüksek olması hasebiyle makul bir neden olmakla beraber, terazinin diğer tarafına da bakmakta yarar var. Bu durumu hem hukuki hem de siyasi olarak değerlendirecek olursak; dosyaların dörtte üçü HDP'li vekillerin ve bunun her şeye rağmen Kürt halkı üzerinde 90'lar benzeri bir kaygıyı tetiklemesinden endişe ettiğimi söyleyebilirim. Bununla; “O milletvekili suçlu ilan edilmiş olmuyor. Sadece yargının önünü açıyoruz. Yargılama yapmıyoruz” diye Başbakan tarafından açıklanmış olsa da, “Kobani, düştü düşecek!” gibi bir cümleden bile akıldışı yorumlarla gençleri kışkırtanların ekmeğine yağ sürülmeyeceğini umuyorum.

Hukuki olarak ise; yapılan değişikliğin, AYM'den döneceği beklentisi de hayli yüksek. Hukukçular, yeni düzenlemenin geriye dönük işlemeyeceğini belirtiyorlar. Bu durumda, tüm bunlar için harcanan zamanda, birkaç fezleke mecliste görüşülmüş olabilirdi.

TBMM'nin, bu konuda zaman alsa da normal prosedürü işletmesi ve acil dosyaların öne alınması görüşülebilir. Her şey milletin gözü önünde cereyan etti. Yeni “mağdurlar”ın oluşturularak bundan prim elde etmelerini, geç yargılanmalarına tercih etmezdim. Bu sanki biraz da PKK/HDP'yi ödüllendirmek gibi olacaktır.

Halkın sağduyusuna güvenilmeli, yeni bir Can Dündar ve akademisyenler vakasının yaşanmaması için daha dikkatli hareket edilmeli.

Doğrusu, HDP'nin barajı aşıp, birlikte bir Anayasa yapacakları beklentisi, Haziran seçimleri öncesi çoğumuzda yaygındı. Aldatılmışlık duygusuyla, ne kadar kızgın olsak ve öfke baldan tatlı da olsa, soğukkanlı siyasetin, uzun vadede kazançlı çıkacağını ve aslında tüm enerjimizi yeni Anayasa için harcamamız gerektiğini düşünüyorum.

Ergen tavırlı, basiretsiz muhalefetin bu ülkeye verebileceği hiçbir şey yok. Onlardan bağımsız, günlük siyasi çekişmeleri öteleyerek, demokrasi yolculuğu hızlandırılmalı.

Zira halkın feraseti, onlara en büyük ceza…



guldalicoskun@hotmail.com