Geride bıraktığımız haftada tahvil faizlerindeki sert yükseliş nedeniyle belirgin şekilde baskı altında kalan küresel piyasalar yeni haftada zayıflıktan sıyrılmaya çalışacak. Her ne kadar tahvil faizlerindeki hareketliliğin piyasalara yön veren ana dinamik olarak çalışmaya devam etmesini beklesek de bu hafta yoğun veri akışının da fiyatlarda belirleyici unsurlardan biri olacağını tahmin ediyoruz. Bu noktada, yurtiçinde GSYH ve enflasyon rakamları öne çıkarken dışarıda ise PMI rakamları, ISM endeksleri ve ABD istihdam verilerini takip edeceğiz.

Ortalama piyasa beklentisi enflasyonun Şubat ayında %0,8 civarında artış göstereceği yönünde. Beklentilere paralel bir rakam oluşması durumunda 12 aylık enflasyon %15,50’ye yaklaşacak. Önümüzdeki döneme ilişkin olarak ise 2021 yılının ilk aylarında enflasyonun yukarı yönlü eğilimini koruyacağını tahmin ediyoruz. Bu noktada yıl içi zirve nokta olmasını beklediğimiz Nisan ayına kadar yıllık bazda %15-17 arasında rakamlar görme ihtimalimizin yüksek olduğunu düşünüyoruz. Enflasyonun bu patikadan sapması durumunda para politikası tarafında daha fazla sıkılaştırma görebiliriz. Nisan’dan sonra ise enflasyonun aşağı yönlü bir eğilim sergileyeceğine dair beklentimize paralel olarak 2021 sonunda %11-12 bandında bir enflasyon görmeyi bekliyoruz.

Küresel olarak açıklanacak PMI endeksleri ise ekonomik aktivitenin son durumuna ilişkin sinyaller verecek olması bakımından önemli. ABD’de açıklanacak olan ISM imalat endeksi de aynı kapsamda değerlendirilebilir. Kaldı ki, ISM rakamları küresel koşullara daha fazla tepki verdiği için önem derecesinin biraz daha yüksek olduğunu söyleyebiliriz. Ocak ayı için 58,7 olarak açıklanan endeksin Şubat ayında bir miktar geri çekilse de büyümeyi daralmadan ayıran 50 seviyesinin belirgin şekilde üzerinde kalmaya devam edeceği tahmin ediliyor.

Tarım dışı istihdamın ise geride bıraktığımız ayda 110 bin kişi artış gösterdiği tahmin edilirken işsizlik oranının 6,4’e yükselmesi bekleniyor. Saatlik kazançlarda ise yıllık bazda %5,1 büyüme öngörülüyor. Hatırlanacağı gibi ABD’de Şubat-Nisan döneminde istihdamda yaklaşık 22 milyon kişilik kayıp yaşanmıştı. Ekonominin yeniden açılması ile birlikte bu kaybın yaklaşık 12 milyonluk kısmı geri alındı. Ocak ayında beklenen artış dahil edildiğinde bile istihdamdaki açığın hâlâ 9 milyonun üzerinde olduğunu görüyoruz. Cuma günü açıklanacak rakamlarda Ocak ayına benzer zayıf bir sonuç ortaya çıkması işgücü piyasasındaki toparlanmanın önünde hâlâ çok uzun bir yol olduğunu teyit edecektir. Diğer taraftan, beklenenden önemli ölçüde iyi bir rapor ise daha yapıcı bir görünüme işaret ederek toparlanmanın geçici mali yardım önlemlerinin ötesine uzanan destekleri olduğunu ortaya koyacaktır.

BEKLENTİLERİMİZ

Borsa İstanbul haftayı sert şekilde satıcılı kapattı. ABD tahvil faizlerindeki yükselişin genele yayılan bir bozulma yaratmasına paralel olarak belirgin şekilde baskı altında kalan BIST-100 endeksi son bir ayın en düşük seviyelerine gerilerken %6,6 değer kaybettiği 26 Ekim haftasından bu yana en sert haftalık değer kaybını yaşadı. Kaldı ki, geçen hafta da dikkat çektiğimiz gibi standart sapmalardaki daralma ve indikatörlerdeki yön değişimi bozulma sinyalleri veriyordu. Bu açıdan bakıldığında kayıpların sürpriz olduğunu düşünmüyoruz. Endeksin 1450 puanın üzerinde tutunuyor olmasının ise riskleri hafiflettiğini söyleyebiliriz. Öyle ki, bu seviyenin altına inildiği bir senaryoda değer kayıplarının derinleşmesini bekleriz. Dolayısıyla, haftanın başında beklediğimiz tepki alımlarının ne ölçüde ivme kazanabileceği oldukça önemli.

EUR/USD yeni haftaya 1,2100’nin altında başlıyor. Fed Başkanı Powell’ın yarıyıl sunumunda destekleyici para politikasının devam edeceğine yönelik mesajları ile geride bıraktığımız haftada 1,2250 sınırına kadar yükselen EUR/USD ABD tahvil faizlerindeki yükseliş nedeniyle kazanımlarını korumakta başarılı olamazken özellikle 10 yıllık vadede ABD ve Almanya tahvil faizleri arasındaki farkın 170 baz puanın üzerine yükselmesinin etkisiyle 1,2100’in altına geri çekildi. Piyasalarda normalleşmeye giderek yaklaşıldığına yönelik bir algı oluştuğu için bu hafta özellikle verilerin ortaya koyacağı tablonun da paritenin seyrinde belirleyici olacağını tahmin ediyoruz. Bu noktada, ISM verileri ve istihdam göstergeleri başta olmak üzere ABD’den gelecek verilerin piyasa beklentilerini geride bırakması durumunda getiri eğrisinde yukarı yönlü eğilimin devam etme ihtimalinin pariteye negatif yansıyabileceğini göz önünde bulundurmak gerekir.

USD/TL geçen hafta yıl içi zirvesine yaklaştı. ABD tahvil faizlerindeki yükseliş kaçınılmaz olarak gelişmekte olan ülke para birimleri üzerinde baskı yaratırken TL’nin dolar karşısında %6’nın üzerinde değer kaybı ile geride bıraktığımız haftada bu baskıdan en çok etkilenen para birimi olduğunu gördük. Kur Kasım ayından bu yana devam eden aşağı yönlü trendini kırdığı gibi 200 günlük hareketli ortalamasının geçtiği 7,3855 seviyesini de aşmış durumda. Bir aydır ilk kez 200 günlük ortalamanın aşılmış olması kısa vadeli teknik görünümün ne ölçüde bozulduğunu yansıtır nitelikte. Yeni haftada da kurun görünümünde ABD tahvil faizlerinin seyri ve küresel risk iştahı belirleyici olmaya devam edecektir. Görünümde bir iyileşme olup olmayacağının ilk sinyalini ise hafta içinde 200 günlük hareketli ortalamanın altında kapanış yapılıp yapılmayacağı ile arayacağız.

Ons altında zayıflık sürüyor. ABD’de tahvil faizlerinin son dönem zirvesine ulaşması başlı başına önemli bir baskı unsuru olarak çalışırken aşı dağıtımında sağlanan ilerleme ve virüs istatistiklerindeki iyileşme de değerli metallere yönelimi limitliyor. Jeopolitik tarafta güvenli liman arayışını tetikleyecek bir gerilimin olmadığını da düşünürsek değerli metallerin destek bulamaması sürpriz değil. Teknik açıdan baktığımızda ise 1760 doların aşağı yönlü kırılması ile risklerin bir üst seviyeye taşındığını söyleyebiliriz. Kısa vadede değerli metalleri rahatlatacak tek şey ise yine ABD tahvil faizleri olabilir. Faizlerde yılın ortasında görülmesi beklenen seviyeleri Şubat ayında gördük. Dolayısıyla, faizlerdeki yükseliş eğiliminin hız kesmesi değerli metallerde tepki alımı yaratabilir. Ancak özellikle ons altında momentum kazanılmasını sağlayacak kritik teknik seviyelerin oldukça uzağında olduğumuzu düşünürsek bunun güçlü bir sonuç vermesi mevcut şartlar altında çok kolay görünmüyor.

 

Kaynak ÜNLÜ Menkul
Hibya Haber Ajansı