Ticaret Bakanlığı’nın GTS (genel ticaret sistemi) kapsamında açıkladığı öncü Mart ayı dış ticaret verilerine göre; geçen yılın aynı ayına göre ihracat %19,8 artarak 22,71 milyar USD’ye yükselirken, ithalat ise aynı dönemde %31 artarak 30,95 milyar USD olarak gerçekleşti. Bu kapsamda dış ticaret açığı Mart döneminde %76,7 artarak 8,24 milyar USD oldu.

 

Mart ayında içerisinde en çok ihracat yaptığımız ülke Almanya olurken, onu ABD, İtalya ve İngiltere takip etmektedir. İthalat kalemlerinde; Mart 2022’de ilk sırayı Rusya alırken, onu Çin, Almanya ve ABD izlemiştir. Mal gruplarına bakıldığında, ham madde (ara mallar) ve yatırım (sermaye) geçen seneye göre çift haneli artış görülürken tüketim malı sınırlı bir oranda artmıştır. İthalat tarafında ise ham madde kategorisinde görülen %43,3 artışa karşılık; yatırım malları %6,3, tüketim malları ise %3,5 azalmıştır.

 

 

GTS’ye Göre Aylara Göre Dış Ticaret Verileri… Kaynak: Ticaret Bakanlığı, Bloomberg

 

Ukrayna’daki savaşın etkisiyle yükselen enerji fiyatları Türkiye’nin dış ticaret açığının da artmasına neden olmaktadır. Enerji ithalatı, mutlak anlamda yıllık 5,1 milyar dolar artarak 8,4 milyar dolar olurken, böylece yılın ilk çeyreğinde 26,4 milyar dolar olan dış ticaret açığının büyük kısmını oluşturmuştur. İlk 3 aydaki veriler, yılın bu zamana kadarki bölümünde toplam enerji ithalatımızın 25 milyar dolar olduğunu göstermektedir. Net enerji ithalatçısı bir ülke olarak Türkiye, bu yılki Brent ham petrol fiyatlarındaki %35'lik artıştan büyük zarar görmüş durumdadır. Emtia fiyatlarında görülen artışın, hammadde ve enerji ithalatındaki yukarı doğru baskıyı sürdürmesini bekleriz.

 

Enerji maliyetlerindeki artışa ek olarak, değer kaybeden lira %61,1’lik 20 yılın en yüksek enflasyonun sorumlusu olduğu gibi artan ithalatın ve cari açığın da sorumlusu olabilir. 2021'de %44 değer kaybeden Türk lirası, bu yıl dolar karşısında %9,6 düştü ve Rus rublesinden sonra ikinci en kötü gelişen piyasa oyuncusu oldu. Enerji maliyetlerindeki artışın bu kalemdeki zorlukları devam ettireceği ortadadır. Bu durum aynı zamanda hükümet ve Merkez bankasının ihracat odaklı ekseni kapsamında cari fazla ile desteklenecek bir lira istikrarı öngörüsünü de gerçekleşemeyecek bir duruma getirmektedir. Zaten geçen ayki politika açıklamasında da, Merkez bankası bu yıl için cari fazla hedefine ilişkin tüm referansları kaldırdı. Küresel emtia fiyatlarındaki yükseliş dış ticaret açığını genişletirken, Rusya'nın Ukrayna'yı işgali de iki ülkeden dövizli turist girişlerinde iyileşme umutlarını raydan çıkardı. Bu da cari işlemler dengesinde öngörülenden daha yüksek bir açık verilmesi riskini artırmaktadır.

 

Dış talebe ilişkin risklerin ihracatın büyüme katkısı ve sanayi aktivitesini sınırlaması beklenebilir. Mart ayında Ukrayna krizine ilişkin tedarik sorunları imalat sanayi PMI’ının 50 eşik değerinin altına gerileyerek 49,4’te daralmaya işaret etmesine neden oldu. Gelişmiş ülkeler ve ana ihracat destinasyonlarımızdaki durum açısından Rusya krizinin neden olduğu faktörleri daha yakından takip etmemiz gerekir. Özellikle bizim gibi Rusya’dan yoğun şekilde enerji ithal eden ve küresel arzın zayıflamasıyla ekonomisi de ciddi bir yavaşlama girme riskiyle karşı karşıya olabilecek Euro Bölgesi’nin durumu ihracatımız açısından kritik önemdedir. Rusya ve Ukrayna krizi devam ettikçe daha da kötüleşebilecek olan tedarik zincirleri ve enerji arzı dış talep üzerinde önemli bir baskı oluşturabilir. Aynı zamanda Fed ve ECB gibi merkez bankalarının enflasyona karşı yapmakta oldukları parasal sıkılaşmanın aşırıya kaçabileceği ihtimali ile ortaya çıkan resesyon riskleri gündemde olacaktır. Yeni dönemde jeopolitik gelişmelerin ve Merkez bankaları hareketlerinin ekonomiler üzerindeki büyüme dengelerine etkileri belirleyici olacaktır. Mevcut dengelerin Türkiye’nin ekonomik büyüme profili açısından aşağı, enflasyon profili açısından yukarı risk teşkil ettiğini değerlendiriyoruz.

Kaynak Tera Yatırım
Hibya Haber Ajansı