SİVİL DÜŞÜNCE - ÖZEL HABER
Basın Bayramımız Kutlu Olsun

Son günlerde özellikle sosyal medyanın gündemine oturan "fonlanan gazeteciler" konusu yeni bir tartışmanın penceresini araladı. 24 Temmuz Basın bayramı münasebetiyle sizin için basın mensuplarının görüşlerini aldık. 

İktidar kanadının kendisine yakın gördüğü basın ve medya kuruluşları ile gazetecileri destekleyerek fonlaması, muhalefet partilerinin de kendi yandaş basın ve medya kuruluşları ile gazetecilerini destekleyerek fonlaması ile bağımsız ve özgür habercilik anlayışıyla basın ve medyada hizmet veren kuruluşlar ve gazeteciler ise deyim yerindeyse ekmek parası bulamıyor.

Devlet, hükümet ve İletişim Başkanlığı tarafından desteklenmeyen bağımsız basın ve medya kuruluşları, reklam almakta da zorlanıyor. 

Cumhurbaşkanlığı tarafından yayımlanan "tasarruf tedbirleri" kapsamında basına verilen ilanlar kısıtlandı fakat kamu şirketlerinin iktidara yakın basın kuruluşlarına reklam vermesine ise engel konulmadı.

Böylelikle, bağımsız basın kuruluşları belediyelerden reklam alamayacaklar. Bağımsız habercilik anlayışıyla hizmet veren internet haberciliğin ise esamisi dahi okunmuyor. 

Konuya ilişkin görüşlerini aldığımız basın mensuplarının talep ve beklentileri ise şöyle:

Sivil Düşünce Haber Portalı imtiyaz Sahibi Semra Polat:

"Bağımsız basın ve medya kuruluşları maalesef desteklenmiyor. Özellikle internet haberciliği yapan bizim gibi kurumların ayakta durması oldukça zor. Hep cepten harcıyoruz. İktidar partisi kendi yandaşına, muhalefet partileri de kendi yoldaşlarına reklam veriyor. Belediyelerden de reklam almak kolay değil. Cumhurbaşkanlığı tarafından yayımlanan yeni genelge ile "tasarruf tedbirleri" gerekçesiyle bu reklamlar da kesildi. Bağımsız basın ve medya kuruluşları desteklenmeli ki Amerika gibi ülkeler ülkemize gelerek basın ve medya kuruluşlarını paralarıyla kendi tahakkümleri altına alamasın. Devlet ve hükümet tarafından bağımsız basın ve medya kuruluşları destenlenmediği için ABD, BAE, İngiltere..vd gibi ülkeler bizim ülkemizdeki basın ve medyaya para fonlayarak diledikleri haberi yaptırabiliyorlar. Bugün, Basın Bayramı münasebeti ile birçok kutlama mesajı alıyoruz. Ayrıca onbinlerce lira maaş alan kişiler bize pahalılıktan dert yanıyorlar. Oysa biz çok kısıtlı ücretlerle eleman çalıştırıyoruz ve bağımsız basın kuruluşu olduğumuz için herhangi bir ek gelir ya da maaşımız da bulunmamakta. Ancak dert deseniz çok dinliyoruz...

Sivil Düşünce gibi bağımsız, özgür ve objektif haber anlayışıyla hizmet veren internet basın ve medya kuruluşları destekelenmelidir. Sorunlarımıza yönelik adımlar atılmalıdır. Fonlanmak değil, hakkımız olanı almak, özlük haklarımızın düzenlenmesini istiyoruz."

Cumhur Haber Ajansı, Başkent Postası imtiyaz Sahibi Seyfi Uzunkök:

"Cumhurbaşkanlığı tarafından "tasarruf tedbirleri" kapsamında yayımlanan genelgeyle kamu kurum ve kuruluşları ile belediyeler biz bağımsız haber yapan basın mensuplarının önü kesilmiş oldu. Biz de kuruluş olarak halka hizmet veren basın organıyız ancak zar zor aldığımız belediye reklamlarına da kısıtlama getirilerek deyim yerindeyse basın çalışanlarını açlığa mahkum etmeye çalışıyorlar. Bu yanlıştan derhal dönülmeli ve bağımsız basın ve medya kuruluşları devlet ve iktidar tarafından desteklenmelidir. İktidar partisi kendi adamına, muhalefet partileri de kendi adamlarına reklam veriyor. Biz arada pay alamayan basın kuruluşları olarak zar zor hizmet verebiliyoruz. Karın tokluğuna çalışıyoruz."

Gazeteci Adem Yavuz Irgatoğlu:

"Medyanın bağımlı olması gazetecilik mesleğinin itibarını zedeliyor

Üniversitelerin iletişim fakültelerinde, özellikle benim de mezunu olduğum Ankara Üniversitesi İletişim Fakültesinde öğrencilere "Gazeteci bir bilen değildir, her şeyi bilen değildir, araştıran, kuşkulanan hatta kuşkulanarak araştırıp elde ettiği bilgileri kamuoyuna en yalın bir halde, yorum katmadan ileten kişidir" şeklinde öğretilirdi.

Geldiğimiz noktada özellikle 12 Eylül darbesi sonrasında gazetecilik kâr etme aparatı olarak görülmeye başlandı. Holdingleşen medya patronları ile pastadan alınan payın öncelikli hale gelmesiyle kamuoyunu doğru ve tarasız bilgilendirme görevi daha geri planda kaldı. Her medya patronu faaliyet gösterdiği iş alanındaki olumsuzlukları görmezden geliyor. Hal böyle olunca medya kuruluşlarıarasında karalama haber yayıncılığıbaşlıyor bu da 'bağımlı gazetecilik' kavramı karşımıza çıkıyor.
Son günlerde ABD vakfının Türkiye'de fonladığı medya organları tartışmaların odağına oturdu. Bu tartışmalar gazetecilik açısından 'yüz karası' bir durumdur.

Medya ve mali bağlantıların daha şeffaf bir şekilde yürütülmesi gerekiyor. Elbet de reklam almak en doğal haktır ama bunu yabancı sermaye, vakıf, grup vesaire yapılar üzerinden gerçekleştirerek bağımlı hale gelmek basının temel ilkesi olan tarafszılık ve bağımsızlıktan yoksun kalmayı da beraberinde getirir. "Para alan emir alır" deyiminden yola çıkarak şunu ifade etmek gerekir ki birilerinin desteklediği medya organları tarafsız ve bağımsız habercilik yapamaz! Bunu FETÖ medyasında gördük. PKK'yı destekleyen medya kuruluşlarında görüyoruz. Gezi olaylarında, 15 Temmuz darbe girişiminde bunlara şahit olduk.

"Kime yakınsınız?"

Var olan ve yeni kurulan her medya kuruluşu aslında çok seslilik açısından önemlidir ama bugün her kurulan veya yayın yapan medya kuruluşuna "Siz kime yakınsınız?" sorusunun sorulması gazeteciliğin itibar kaybının göstergesidir. Dördüncü kuvvet dediğimiz medyanın beşinci kol faaliyeti üstlenmesi asla tasvip edilemez.

Doğru ve tarafsız bilgi aktarımı ile kamuoyunu aydınlatma görevi, sorumluluğu olan medya kuruluşlarının aşırı siyasileşmesi kaliteyi her geçen gün daha da düşürüyor.

Günümüzde medya kuruluşları, ekranlara çıkartılan yorumcular, gazetelerin köşelerinde kalem oynatanlar maalesef parlementerlerden daha fazla sisyasi söyle içerisinde oluyorlar. Bir politikacının karşısında oturan bir gazeteci herhangi partinin üyesi veya temsilcisi gibi davranıyor. Böyle bir gazetecilik olamaz. Nasıl "temiz siyaset" diyorsak "temiz gazetecilik" de demeliyiz.

Her türlü siyasi fikre sahip çalışanların istihdam edildiği, hükümet yanlısı ya
da karşıtı olarak ayırmadan herkese eşit söz hakkı tanınacağı medya kuruluşlarına daha fazla sahip çıkılmalıdır. Gerçekten bu işi hakkıyla yapan gazete, televizyon, radyo, internet sitesi ne varsa onların hakkı teslim edilmelidir.

Bugün herkesin kısa yoldan zenginleşme aracı olarak gördüğü YouTube kanallarını, sosyal medya platformlarını kimlerin fonladığı açıkça ortaya çırılmalıdır.
"Yandaş medya" ya da "candaş medya" gibi kavramlarla yakıştırmalarla kendi çalışanlarının mesleğine hakaret eden medya patronlarının yayın politikalarını gözden geçirmesi gerekiyor.
Kullanılan haber dilinin birer silaha dönüşmemesi lazım.

Gazetecilerin haber kaynaklarıyka olan ahbap-çavuş ilişkisi tarafsızlık ilkesiyle çelişen bir durumdur. Medya patronlarının siyasal iktidar veya diğer partilerle ilişkileri haberciliğin, hakikatlerin üstünün örtülmesine neden oluyor. Yabancı ssrmayeli medya kuruluşları ülkemizde hem algı operasyonları hem de istihbarat faaliyetleri yapabiliyor.

Neler yapılmalı?

1-Medya kuruluşlarının mali denetimlerinin şeffaf bir şekilde yapılması gerekiyor.
2-Medya kuruluşlarının reklam pastasından alacakları payda adil olunması için gerekli yasal düzenlemelerin yapılabilmesi gerekiyor.
3-Kamu kaynaklarının sadece belli medya kuruluşlarına aktarılması aynı zamanda "karşıt medyayı" ve "dışarıdan besleme" medya kuruluşlarını, onların etik olmayan bağlantılarını, bağımlı haberciliğini doğuruyor.
4-Gazeteceler çalıştıkları medya kuruluşlarını ve haberlerini birer tehdit aracı olarak görmekten vazgeçmelidir.
5-Doğru, tarafsız, ilkeli, eleştirel habercilik yapma imkanı için gazetecilere bunun altyapısı sağlanmalıdır."