Semra Polat, ''1921 Anayasasına İhtiyacımız Var -1'' başlıklı makalesinde, Türkiye'nin 1876'dan bu yana hayata geçirilen anayasa sürecini kaleme aldı.

Polat makalesinde, 1921 Anayasası'na ihtiyaç duyulduğunu ''Türkiye’nin anayasa tarihi uzun ve meşakkatli bir sürece dayanıyor. Ülkemizin tarihine baktığımızda, anayasaların oluşturulması ve değiştirilmesinde ya krizler ve darbeler ya da sistem değişikliklerinin etkili olduğunu görüyoruz. Günümüze kadar birçok kez değiştirilen ya da eklemeler yapılan anayasa tarihimizde en kapsayıcı, en bütünleştirici anayasanın 1921 anayasası olduğunu görüyoruz.'' ifadesiyle belirtti.

Semra Polat'ın makalesinin tamamı şöyle:

''Anayasa tarihi sürecimize kronolojik olarak göz atalım:

Her ne kadar 1808’de ayanların Osmanlı merkezi yönetimine bağlanması ile merkezi yönetimin yetkileri sınırlandırılarak Sened-i ittifak protokolü ile anlaşmaya varılmış, 1856’da Tanzimat ve Islahat Fermanları imzalanmış olsa dahi ilk anayasa miladı olarak 1876 tarihi önemli bir dönüm noktasıdır. Kısaca, Tanzimat ve Ishalat Fermanları, Kanuni Esasi’nin anayasal sürece giden zeminini hazırlamıştır.

İlk anayasa olarak kabul ettiğimiz anayasamız, 1. Meşrutiyet’in ilanından sonra 1876’da çıkarılan Kanuni Esasi’ye kadar uzanır. Kanuni Esasi’nin yürürlüğe girmesiyle birlikte ilk anayasal sisteme geçilmiş oldu. İlk anayasa ile birlikte Meclis’i Mebusan kuruldu.

1889’da Abdülhamid Han’ın karşıtları olan Jön Türkler tarafından İttihat ve Terakki Cemiyeti kurularak Osmanlı karşıtı propaganda yaparak 93 Harbi sonrasında kapatılan Meclisi Mebusan’ın tekrar açılması yönünde baskı yapıldı. Abdülhamid Han, olayların daha da büyümemesi için 1908’de 2. Meşrutiyet’i ilan ederek krizi bastırmak istese de başarılı olamadı 31 Mart 1909’da tahttan indirildi. Abdülhamid Han’ı tahttan indiren İttihat ve Terakki Cemiyeti, Sultan Reşat’ı tahta getirerek padişahın yetkilerini de sınırlandırdı.

Osmanlı İmparatorluğunu yıkarak, payitahtın büyük toprakları birçok ülkeye böldüler. Bu ülkelerden biri de payitahtın merkezi olan İstanbul idi. 1915’te Enver Paşa’nın emriyle İttihat ve Terakki Cemiyeti kulüp binası olarak tasarlanmış ve binanın çizimi dönemin mimarı Salim Bey tarafından yapılmış ise de bu bina ilk Meclis binası olarak henüz tamamlanmamışken kullanıma açılmıştır. Bina, halkın yardımlarıyla tamamlanabilmiştir.*  İstanbul’un içinde bulunduğu Türkiye, Osmanlı paşası olan Mustafa Kemal’in çağrısıyla ilk Meclis 23 Nisan 1920’de Ankara’da toplandı. Meclis, Misakı Milli kararlarını bu binada kabul etmiştir.

1921’de kabul edilen Teşkilatı Esasiye, 24 maddeden oluşmaktadır ve Türkiye’nin kurulmasından sonra kabul edilen ilk yazılı anayasa olma özelliğine sahiptir; Kanun-i Esasi’nin devamı niteliğindedir. Devletin rejimi henüz belli olmasa da anayasada güçler birliğine dayalı, halkı kapsayıcı olması, Meclis hükümetine dayalı, yasama-yürütme-yargı gücünün Meclis’te olduğu, halkın mukadderatını bizzat ve fiili olarak yönetmesi ilkesine dayalı bir anayasa olması en belirgin özelliklerinden biridir.

1921’de netlik kazanmayan rejim sistemi 1923’te Cumhuriyetin ilanıyla birlikte şekillenmeye başladı. 1924’te yeni anayasa çalışmalarına başlandı. 20 Nisan 1924’te TBMM tarafından kabul edilen anayasada Karma Hükümet Sistemi onaylandı. Bu anayasa; sert, tartışmalı, demokratik olmaktan uzak bir yapıya sahip, güçler ayrılığı ilkesinin olmadığı, yürütme ve yargının parlamentonun kontrolü altında, tek partili olarak kabul edilmiştir. Yine bu anayasa ile sıkıyönetim uygulaması da yerini almıştır. Hilafetin kaldırılması büyük bir tepki ile karşılandığı için ‘’Devletin dini İslam’dır’’ ibaresi eklenmek zorunda kalınmıştır.

1928’de yine anayasa değişikliğine gidilerek bu kez de ‘’Devletin dini İslam’dır’’ ibaresi anayasadan çıkarıldı.

1923’te henüz Cumhuriyet ilan edilmemişken kadınlar bir araya gelerek, Farsça, Arapça, Almanca ve Fransızca bilen bir entelektüel yazar olan Nezihe Muhittin liderliğinde ‘’Kadınlar Halk Fırkası’’ kurdu. Bundan üç ay sonra Halk Fırkası kuruldu. Kadınlar Halk Fırkası, sekiz ay sonra baskılar neticesinde ret yanıtı alarak kuruluşuna izin verilmez. Gerekçe olarak da kadınların seçme ve seçilme hakkı olmadığı gösterilir zira 1923’te kabul edilen seçim kanununa göre sadece erkekler seçme ve seçilme hakkına sahip oldukları gösterilir.

1934’te kadınlara seçme ve (başörtülü kadınların seçilmesi yasak olarak) seçilme hakkı tanındı. Laiklik başta olmak üzere Cumhuriyet Halk Partisi (CHP)’ne ait 6 ilke olan Cumhuriyetçilik, Halkçılık, Milliyetçilik, Laiklik, Devletçilik ve İnkılapçılık da anayasaya eklenmiş oldu...''

Makalenin tamamını okumak için linke tıklayın:

https://sivildusunce.com/makale/1921-anayasasina-ihtiyacimiz-var-1-m341.html