Enflasyonda beklentiden sapma aralığı nedeniyle Mart ayında güçlü bir parasal sıkılaştırma yapıldığı belirtilirken; Mart sonundan itibaren piyasalarda görülen volatilite, arz kısıtlamalarının etkisi ve enflasyon beklentilerindeki seyrin halen yukarı yönlü risk teşkil ettiği söylendi. Para politikası ve enflasyonun baz senaryosunda dış ekonomik etkiler veya salgın kaynaklı ilave bozulma olmayacağı varsayılırken; sıkı para politikasının küresel finansal koşullarda oluşacak yeni şoklara kalkan olacağı öngörülüyor. Söz konusu faktörler ve dezenflasyon sürecinin sağlanması konusunda sıkı para politikası gerekliliğinin altı çizilmekte. Bu kapsamda; Merkez Bankası enflasyon kalıcı düşüşe geçene kadar ve orta vadede %5 hedefi sağlanana kadar faizi gerçekleşen enflasyonun üzerinde tutma taahhüdünü yinelemiştir.

 

Sunumda üzerinde durulan başlıklar ve bunlara kendi yorumlarımız;

 

Büyümede; 3Ç20’de V tipi toparlanma etkileri görülürken artçı etkilerin sonraki çeyreklere devri ile güçlü büyüme patikası devam ettirilmiş ve 1Ç21’de dönemsel %1,7 ve yıllık %7 büyüme sağlanmıştır. İç talep güçlü GSYH büyümesinin temelini oluştururken, talebin ana hatlarını da tüketim ve makine ekipman harcamaları oluşturmuştur. 2Ç21 güçlü baz etkisinden dolayı yıllık bazda güçlü çift hanelerde gerçekleşecek olmakla birlikte, parasal sıkılaşmanın etkisiyle sanayi aktivitesinde ve talepte dönemsel yavaşlama etkisi görülmesi beklenmektedir.

 

Dış finansmanda; portföy girişleri 1Ç21’de güçlü Merkez Bankası yönetimi ve iletişimi ile pozitif bir şekilde gerçekleşmesine rağmen; Mart sonundan itibaren eğilim yeniden net çıkış yönünde değişmiştir.

 

Enflasyon konusunda; temel olarak riskleri belirgin şekilde artırıcı olan unsur maliyet etkisi olmakla birlikte, enflasyon etkisinin tamamı maliyet ve talebin bileşiminden oluşmaktadır. ÜFE ve TÜFE arasındaki makas 18 puan seviyesine kadar açılmakla birlikte; ÜFE’deki flaş yansımalar bu makası aydan aya açmıştır. Emtiadan ve kurdan gelen maliyet etkilerinin ÜFE yansıması, TÜFE yansımasının neredeyse iki katı olmakla birlikte TÜFE’ye gelebilecek gecikmeli etkiler bir yakınsamaya ve enflasyonda katılığa neden olabilir. Çekirdek enflasyon eğilimlerinin özellikle TRY’deki aşınma eğiliminden yoğun şekilde etkilenmesi beklenebilir. Hizmetler tarafında ise açılma sonrasındaki birikimli talep etkisiyle beraber fiyat denge seviyeleri yükseliş gösterecektir.

 

Enerji tarafında; petrol fiyatlarının artış etkisi görülürken eşel mobil sistemi bu geçişkenliği sınırlamıştır. Ancak vergi artışları ve eşel mobil sisteminin bitmesi kaynaklı olarak fiyat artış eğilimleri sürmektedir ve bunun güncel enflasyon üzerinde etkileri aynı zamanda da bir yayılma efekti görmemize neden olabilecektir. Çünkü, bugün yayınladığımız Mayıs ayı Enflasyon Önizleme raporumuzda da belirttiğimiz gibi; enerji maliyetleri hemen hemen birçok mal grubunda girdi konumundadır ve fiyat artışlarının enflasyon etkisi katmanlı bir şekilde gerçekleşmektedir.

 

Nisan’dan Eylül’e kadar olan süreç enflasyonda katılığın süreceği bir döneme işaret edecek gibi. Buna karşılık; Merkez Bankası’nın da öngörüsü Mayıs enflasyonunun Nisan enflasyonunun altında gerçekleşmesi yönünde (Tera: %17). Enflasyon ana eğiliminin dikkate alınacağı ve veri odaklı, dezenflasyon desteklenecek bir şekilde faizlerin yeterli yükseklikte olacağı taahhüdü yinelenmekle beraber, özellikle düşüş patikasının belirginleşmesi yönünde işaret edilen 3Ç21 sonu – 4Ç21 dönemi başı faiz indiriminin de gerçekleştirilebileceği zaman aralığı olarak öne çıkmaktadır.

 

Bu baz senaryonun gerçekleşme olasılığını ise mevcut şartlar ve bunların yarattığı sapma aralığı bozma potansiyeline sahip. Enflasyon ana eğilimi, özellikle finansal piyasalardaki volatilite unsuru, küresel enflasyon etkileri ve Fed potansiyel sıkılaşmasının dışsallığından etkilenecek bir pozisyonda olacaktır.

Kaynak Tera Yatırım
Hibya Haber Ajansı