Kılıçdaroğlu, bir bakan getirdiler, Ticaret Bakanı. Geldi, koltuğuna oturdu. Hemen kocayla bir şirket kurdular, başladılar dezenfektan satmaya bakanlığa. Hangi ahlak ya? Nüfuz ticareti diyoruz biz buna, suçtur bu. Ceza kanununda tanımlanır, suç. Ama kim suçu dinleyecek ki, kim dinleyecek? Onlara göre koskoca bakan, o da vurmuş ne olacak? O da milleti soymuş, ne olacak ki? Balık baştan kokar, en büyük soygun oradan başlıyor aşağıya doğru. Şimdi araştırma önergesi vereceğiz. Bugün veriyoruz değil mi? Araştırma önergesi vereceğiz bu bakanla ilgili olarak. Adım gibi eminim AK Parti ve MHP milletvekilleri el kaldırıp diyecekler: Bunu soruşturmayın. Neden? Biz mafyanın ortağıyız, buradan başlarsanız sıra mafyaya gelir diyeceklerdir. 

İnşallah yanılırım. İnşallah derler ki: Hayır efendim olur mu? Biz milletin verdiği vergilerle maaş alıyoruz, para alıyoruz. Bir yerde kul hakkı yenmişse, biz o kul hakkı yiyenden hesap sormak zorundayız inşallah derler. Derler mi? Diyemezler çünkü mafya daha güçlü. Siyaseti mafya teslim aldığında, ülke düzelmez. 

Nüfuz ticareti kullanan -şirket kurup, bakanlığa mal satıyor. Birisi de bakanlık yaptı, çikolata kutuları içinde rüşvet aldı. Öbürü iş takibi için 1 milyon dolarlık rüşvet aldı. Ne yaptılar bunları? Büyükelçi... Akıl, mantık, adalet, inanç, iman, din... Nerede bunlar, nerede Allah aşkına ya? Ya rüşvet alan birisini sen büyükelçi atıyorsun, kimden alıyor bu rüşveti? Yeraltı dünyasından alıyor; yasadışı, kanundışı alıyor. Ya sen büyükelçi tayin etmenin ne anlama geldiğini biliyor musun? Ya arabasında Türk bayrağı taşıyacak, Türkiye Cumhuriyeti Devleti’ni temsil edecek bu kişi. Mafya ile kol kola girerseniz, bu tablolar çıkar. Sonra bütün dünya nasıl bakacak? 
Bütün dünya nasıl bakacak? Bütün dünya şöyle bakacak: Bu Türkiye, burada her türlü yeraltı işlemi olur. Rüşvet gırla, uyuşturucu gırla, insan kaçakçılığı gırla; hukuk burada yok, adalet burada yok... Beni üzen de bu, beni kahreden de bu zaten. Nasıl olur da Türkiye Cumhuriyeti Devleti bu pozisyona düşer? Değerli arkadaşlarım; rüşvet alanı büyükelçi tayin ettiğiniz andan itibaren, Türkiye Cumhuriyeti Devletinin itibarına dinamit koyuyorsunuz, itibarını sıfırlıyorsunuz. Sizin ne hakkınız var buna? 
Bir ülkenin Hazine ve Maliye Bakanını düşünün: Kanunlara aykırı olarak 128 milyar doları satıyor. Kime sattığını kimse bilmiyor. 128 milyar dolar... Mafyadan ne farkı var? Ne farkı var mafyadan? Kanunsuz mu? Kanunsuz. Devletin parası mı? Devletin parası. Alanlar devleti hortumladı mı? Hortumladı. Hesabını soran var mı? Hesabını soran yok. Soruyu soran var mı? Soruyu soruyoruz ama bu soruyu niye soruyorsunuz diyorlar. Vatandaşın hakkını kim savunacak? Tüyü bitmemiş yetimin hakkını kim savunacak? Biz savunacağız, biz savunacağız. 

Mafyanın bir başka özelliği daha var, devleti yönetenleri ele geçirmeye çalışır. Onlarla sıcak ilişkiler kurar. Yeri gelir para verir, yeri gelir başka arzularını karşılar. Yeri gelir, apartmanlar, binalar verir, yatlar, katlar verir, onları satın alır. Zindaşli denen birisi vardı, yeraltı dünyasının en önemli aktörlerinden birisiydi. Uyuşturucu ticareti yapıyordu. Cumhurbaşkanı'nın başdanışmanı ile ilişkileri çok iyiydi. Allah rahmet eylesin, vefat etti. Allah günahlarını affetsin diyelim. Değerli arkadaşlarım, "hapse giren kişiyi telefon edip hapisten çıkardım." Ne demektir bu? Siyasetle mafya... Niye üçüncü ortak diyoruz? Bunun için diyoruz. Şimdi yakalandı mı? Yo, gitti artık adam. Kimlere ne kadar para verdi? İktidar partisini ve onun küçük ortağını ne kadar finanse etti, bilmiyoruz. Ama sözüm söz, bunların tamamını ortaya çıkaracağım, sözüm söz.

Hazine ve Maliye Bakanı: 128 milyar dolar iç edildi. İstifa ederken önemli bir cümle kullandı. At izi, it izine karıştı dedi. Bu ne demektir? Kanunsuzluk o boyutlara ulaştı ki, artık bu işin içinden ben çıkamıyorum. Ne demektir bu? Mafyayla işbirliği demektir, yeraltı dünyasının çeteleriyle beraber hareket etmek demektir. Kim söylüyor? Ben değil. Söyleyen kişi bu devletin Hazine ve Maliye Bakanlığı’nı yapan kişi. 128 milyar doları birilerine peşkeş çeken kişi.
Ne dedik? Devleti yönetenlerin namuslu olması lazım, ahlaklı olması lazım. Devleti yönetenlerin kul hakkı yememesi lazım. Devleti yönetenlerin adil olması lazım. Devleti yönetenlerin vatandaştan alınan her kuruş verginin hesabını millete vermesi lazım. Devleti yönetenlerin ahlaklı olması lazım. Eğer devleti yöneten kişi mal varlığı dolayısıyla bir başka ülke tarafından tehdit ediliyor ve o tehdide karşı sesini çıkaramıyorsa, o kişi aynı zamanda yeraltı dünyasına teslim olan kişidir.  

Dün bir şey görüşüldü İstanbul'da. Milletvekili arkadaşlara davayı takip edin dedim. Meşhur dolandırıcı, gene üçkâğıtçı; SBK Holding'in sahibi Sezgin Baran Korkmaz'ın davası... Bakın bu kişi aranıyordu. Dava açıldı, saymayayım davaları. Suç işlemek amacıyla kurulan örgüte üye olmak diye uzun uzun savcı anlatıyor. Bu kişinin bir sefer yurt dışına çıkışına izin verdiler. Mal varlığı üzerine konulan tedbirlerin ivedilikle ve süratle kaldırılmasını istediler ve bu kişi yurt dışına çıktı. Dün yeniden dava görüşüldü. Tutuklanmasına karar verildi. Adam yurt dışında. Ya siz milletle dalga mı geçiyorsun? Ne dedim, mafya bunların üçüncü ortağıdır. Hatta üçüncü ortağı, en güçlü ortağıdır. Peki, mal varlığı üzerindeki tedbirlerin ivedilikle kaldırılması talimatını veren savcı şimdi nerede? Adalet Bakanlığı'nda Bakan Yardımcısı. Vallahi de, billahi de bunların yatacak yerleri yok. Böyle bir rezalet Türkiye Cumhuriyeti tarihinde görüldü mü ya? Ya bunlarda vicdan var mı, ahlak var mı, adalet var mı, insan sevgisi var mı ya bunlarda? Ya devlet aklı var mı bunlarda? Ben isyan etmeyeyim de, kim isyan etsin? Ben söylemeyeyim de kim söylesin? 

İçlerinde aklı başında insanlar da var. Cemil Çiçek; Meclis Başkanlığı da yaptı. Zaman zaman eleştirdim de ama en azından saygın bir duruşu vardır. Ya bu iddiaların diyor yüzde 1, yüzde 1'i dahi doğru olsa felakettir diyor. Ya ne iddia? Hepsinin dokümanı, hepsinin belgesi var. “Savcı harekete geçmeli” diyor. Bunun için bir talimata gerek yok diyor. Hangi savcı harekete geçecek? Hangi savcı geçecek? Şu devletin düştüğü hale bakın, şu adliyenin düştüğü hale bakın, şu Adalet Bakanlığı'nın düştüğü hale bakın ve şu memleketin düştüğü hale bakın. Sonunda İçişleri Bakanı benim hakkımda soruşturma açın, daha doğrusu iddialar hakkında: Soruşturma açın doğru mu, yanlış mı? Ne olacak ki? Bulursun bir savcı, hiçbir şeyi yok der, dosyayı kapatırlar. Önce ne yaparlar? Önce üzerine bir gizlilik derler. Burada gizli, bu konularda haber yapılmayacak. Biliyoruz bunlar...

Değerli arkadaşlarım; her alanını kirlettiler ve devletin içinde ciddi bir çürüme var. Diyorlar ki; mafya, yeraltı dünyası bizim ortağımız değil. Ya arkadaş, ya gözünü sevdiğim şahıs; sen bilmiyor musun ya? Ya Türkiye Cumhuriyeti Devletinde mafya liderleri bildiri yayınlıyorlar ya, bildiri. Hangi demokratik ülkede mafya liderleri bildiri yayınlarlar? Bildiride ne diyor? Biz Cumhur İttifakı’nı destekliyoruz diyor. Daha ne desin? Yani biz ortağıyız diyor. Daha ne desin ya? Sadece destekliyoruz değil, muhalefeti de eleştiriyoruz diyor. Hele Kılıçdaroğlu var ya, onun da burnundan getireceğiz diye laflar ediyorlar. Sizin şahınız gelse, benim sözümü kesemez. 
Değerli arkadaşlarım, sağ olun. Biz ülkemizi seviyoruz, insanımızı seviyoruz ve hizmet etmek istiyoruz. Namusumuzla hizmet etmek istiyoruz. Aklımızla, bilgimizle, birikimimizle hizmet etmek istiyoruz. Adaletle hizmet etmek istiyoruz. Türkiye Cumhuriyeti’ni bir avuç mafya artığına ve onun yöneticilerine asla bırakmayacağız. Gücümüzü halktan alacağız. Halkla birlikte yapacağız bütün bu işleri ve bu ülkeye gerçek anlamda demokrasiyi getireceğiz. Gerçek anlamda adaleti getireceğiz.