Tatlıoğlu açıklamasında şunları kaydetti:
“Bütün insan haklarını yok sayan bir uygulamanın uzun süredir şahidiyiz. Sincan Uygur
Özerk Bölgesinde yaşanan Çin zulmü, Çin Halk Cumhuriyeti’nin baskıcı politikalarını
giderek derinleştirmesi sonucunda uluslararası bir boyut kazanmıştır. Çin Halk Cumhuriyeti
tarafından Uygur Türk halkına karşı uygulanan planlı ve sistematik mezalimin sonucunda
uluslararası toplum harekete geçmiştir. Bu kapsamda ilk olarak, BM İnsan Hakları Konseyine
üye ülkeler tarafından Çin’in, Sincan Uygur Bölgesi’ndeki Uygur Türkleri ve diğer
Müslüman azınlıklara yönelik insanlık dışı uygulamalarını kınayan bir mektup
yayımlanmıştır. Daha sonra Almanya'nın BM Daimî Temsilcisi Christoph Heusgen tarafından
6 Ekim 2019 tarihinde deklare edilen ve aralarında ABD, İngiltere, Fransa, İspanya ve
İtalya’nın da bulunduğu 39 ülke tarafından imzalanan ortak açıklamada, “Çin tarafından
toplama kamplarında zorla tutulan Uygur Türklerinin derhal serbest bırakılması” çağrısı
yapılmıştır.
ABD ise müstakil olarak, Sincan Uygur Özerk Bölgesi'nde Müslüman Uygur Türklerine
yönelik baskı politikalarından dolayı Çin’e karşı yaptırım öngören tasarıyı Senato'dan ve
Temsilciler Meclisi'nden geçirmiş, 17 Haziran 2020 tarihinde ABD başkanının onayı ardından
yürürlüğe koymuştur. Finlandiya Başbakanı Sanna Marin ise resmi twitter hesabından 4 Şubat
2021 tarihinde yaptığı açıklamada Çin’in Uygur halkına yönelik baskıcı politikalarına dikkat
çekerek “Ticaret ve ekonomi, bu zulümleri görmezden gelmek için haklı gerekçe olamaz”
ifadesinde bulunmuştur.
Son olarak Kanada Federal Parlamentosu, 23 Şubat 2021 tarihinde, Çin'in Uygur Türklerine
yönelik uygulamalarını 'soykırım' olarak tanımlayan yasayı onaylamış, Hollanda
parlamentosu ise 25 Şubat 2021 tarihinde, Çin'deki Uygur Türklerine yönelik uygulamaları
soykırım olarak nitelendiren karar teklifini kabul etmiştir.
9 Aralık 1948’de kabul edilen ve 12 Ocak 1951’de yürürlüğe giren sözleşme bir ulusal etnik,
ırksal veya dini temelde tanımlanabilecek bir gurubun sırf o gurup olduğu için imha
edilmesine yönelik aşağıdaki beş eylemden herhangi birinin varit olması halinde fillerin
soykırım olarak tanınmasına imkan vermektedir. Bu çerçevede aşağıda fiiller soykırım
olmasına esas teşkil etmektedir.
1- Bir grubun üyelerinin öldürülmesi.
2- Gurup üyelerine ciddi bedensel ve zihinsel zarar verilmesi.
3- Grubun tamamen veya kısmen fiziken yokedilmesine makul olarak yaşam koşullarının
helaldar edilmesi.

4- Gurup içinde doğumları önlemeye yönelik tedbirlerin uygulanması.
5- Gurubun çocuklarının başka bir guruba zorla transfer edilmesi.

Çin Halk Cumhuriyeti yönetiminin Uygur Türklerine uyguladığı mezalim birden fazla
boyutuyla sözleşmenin alınan koşullarını karşılamakta olup, söz konusu fiiller insanlığa karşı
suç hatta soykırım olarak tanımlanacak boyutlara gelmiştir. İYİ Parti olarak bu mezalimin
TBMM’nin ortak bir karar alması ve bu kararı TBMM sahip olduğu irade ile uluslararası
topluma ilan etmesini talep ediyoruz. Meclis Başkanımızdan randevu aldık kendilerine bu
talebi ileteceğiz.
Biz İYİ Parti olarak şehirleri dolaşıyoruz, gittiğimiz her yerde insanımızın bize sorduğu şudur,
niçin başında Türkiye olan Büyük Millet Meclisinin Müslüman Türklere zulmedildiği, Çin’in
Sincan Uygur Türk bölgesindeki bu mezalime sessiz kaldığıdır. Bu konuda ortak bir karar
TBMM’nin milletimize karşı olan sorumluluğunun gereğidir. Bu talebimizi Çarşamba günü
TBMM Başkanlığına bizzat ileteceğiz.”
HDP milletvekillerinin fezlekeleri hakkında İYİ Parti’den farklı açıklamalar geldi sizin
yorumunuz ne olacak? Sorusuna Tatlıoğlu, “Bizim birbirinden farklı açıklaması olan bir
arkadaşımızı görmedim. Belki yorumlanması o şekilde olabilir. İYİ Parti olarak bizim terör
konusundaki çizgimiz bellidir, PKK konusunda da, HDP konusunda da, terör konusunda da,
parlamento konusunda da, adalet konusunda da çizgimiz çok net ve açıktır. Henüz genel
kurula gelmiş bir fezleke yoktur. Bu fezlekelerle ilgili kararda bir belirsizlik olduğu
kanaatindeyiz. Biz genel olarak bu tür kararları Sayın Genel Başkanımızın başkanlığında parti
grubu olarak toplanırız her bir arkadaşımız kendi düşüncesini ifade ederek ortak bir karar
alırız. İYİ Parti milletimizin iradesine ters düşecek bir kararın yanında olmamıştır, hep
ortasında olmuştur. İYİ Parti Milletimizin iradesini temsil eden bir parti olmuştur. Milli
iradenin de devlete hakim olması mücadelesini veren bir partidir” dedi.
Tatlıoğlu, erken seçim senaryoları konusunda neler olabileceği yönünde sorulan bir soruyu
şöyle cevaplandırdı:
“Biz milletin iradesi ile iktidarın isteği arasında ciddi bir ayrışma olduğunu görüyoruz. Biz bu
ülkenin sokaklarındayız. Sarayla milletin arasında çok ciddi bir mesafe var. Devletle millet
arasında bir ayrışma olmasın diye uğraşıyoruz. İYİ Parti olarak Türkiye’de siyasi iklimin
değişmesi gerektiğine inanıyoruz. Artık bu hukuki, ekonomik ve sosyal inişi durdurmalı,
bunun da siyasi atmosferin değişimine bağlı olduğuna inanıyoruz. Seçimin olmasını arzu
ediyoruz, milli iradeye gidilmesini istiyoruz. Milli iradenin değişime yol açacağına
inanıyoruz. Böyle bir durumda Türkiye’nin çok çabuk yükselişe geçeceğine inanıyoruz.”
Büyüme rakamlarını nasıl değerlendiriyorsunuz soruna Tatlıoğlu, “Büyümeye baktığımızda
özellikle finansman ve kredi genişlemesinin büyük katkı sağladığını görüyoruz. TÜİK
rakamları üzerinden okuduğumuzda gecikmiş yatırımların belli bir miktar realize edildiğini
görüyoruz. Bu toparlanmanın finans ve bağlı birimlerden ziyade reel sektör üzerinde olmasını
arzu ederiz. İhracat ve dış ticaret rakamlarında ciddi bir bozulma var. Bunun bütçedeki
bozulmayla beraber üstü üste düşmesi ve merkez bankası rezervlerindeki erimeyi de
kattığınızda bu tablodan çıkmak esas meseledir. 2021 için pozitif bir büyüme bekliyoruz ama

bunlar Türkiye’yi bu yapıdan çıkaracak kuvvette olmadığı herkesin malumudur.” yanıtını
verdi.