Rehber TV’nin canlı yayın konuğu olan HÜDA PAR Dış İlişkilerden Sorumlu Genel Başkan Yardımcısı Mehmet Eşin, Türkiye ABD ve Rusya arasında yaşanan gelişmelere ilişkin değerlendirmelerde bulundu.

 

HÜDA PAR Dış İlişkilerden Sorumlu Genel Başkan Yardımcısı Mehmet Eşin, Rehber TV’deki canlı yayında gündeme ilişkin açıklamalarda bulundu.

 

Türkiye’nin kendi bağımsız dış politikasını yürütmeye başladığı andan itibaren Türkiye-ABD ilişkilerinin kriz yaşamaya başladığını belirten Eşin, son dönemlerde artık ABD’ye rağmen politika yürüten ABD’nin talimatlarına uymayan gerek dünya genelinde gerekse coğrafyalarında olsun ABD’nin çıkarlarını öncelemeyen daha çok Türkiye menfaatlerini önceleyen bir dış politika gördüklerini söyledi.

 

Türkiye eski Başbakanı Bülent Ecevit’in ‘11 Eylül saldırıları için ABD ikna olmuşsa bizde ikna olmuşuzdur.’ sözlerini anımsatan Eşin, “Türkiye-ABD ilişkileri tarihinin en sıkıntılı en zor dönemini yaşıyor. Yıllardan beridir iki ülke arasında fikir ayrılıkları, çıkar çatışması Türkiye’nin bazı noktalarda eskisi gibi ABD’ye itaat etmemesi.” diye konuştu.

 

Eşin, Türkiye’nin son dönemdeki dış politikasına baktıkları zaman geçmiştekine oranla daha farklı ve daha bağımsız bir dış politika yürütme emarelerini gördüklerini dile getirdi.

 

“ABD’nin defterinde dost müttefik yoktur. ABD’ye itaat eden ülke vardır. Buda geçmişte hep böyle olmuştur.” diyen Eşin şunları kaydetti:

 

“ABD’nin dış ilişkilerinde dost müttefik anlayışı da tamamen ABD’nin menfaatlerinin ve çıkarlarının ön planda olduğu karşıdaki dost müttefik diye adlandırılan ülkelerin kesintisiz olarak sürekli ABD’nin çıkar, menfaatlerini öncelemesi ve gelen talimatlara itaat etmesi beklenir.“

 

“ABD’nin çok farklı noktalarında mahkûm olmuş olması gerekirdi”

 

Şu an adil olan bir dünyadan bahsedemediklerini vurgulayan Eşin, “Haklının güçlü olduğu değil güçlünün haklı olduğu bir dünyadan bahsediyoruz. Türkiye’nin burada haklı olması darbenin arkasında ABD’nin olmasının anlaşılması çok şey ifade etmiyor. Eğer sen güçlü isen haklısın eğer güçlü değilsen sen haklı değilsin. Biz bunu seriye, ırak ve Afganistan işgallerinde de görüyoruz. Bugün dünyada adil bir sistem ve adil bir düzen olsaydı. Şu anda ABD’nin çok farklı noktalarında mahkûm olmuş olması gerekirdi. Ama gel gör ki ABD hem suçlu hem güçlü hem de haklı konumuna düşüyor.” şeklinde konuştu.

 

Türkiye’de yıllardan beridir askeri darbelerin yaşandığına işaret eden Eşin, bu darbelerin amacının Türkiye’deki ABD çıkarlarını rayına oturtmak ve tamamen ABD’nin güdümünde olan bir yönetimin getirilmesi olduğunun altını çizdi.

 

Türkiye’deki tüm darbeler gibi 15 Temmuz’da ABD’nin desteklediği ve Türkiye’yi tekrar kendi güdümüne getirmek amacıyla bir darbe gerçekleştirildiğini anlatan Eşin, “15 Temmuz darbesi halkın büyük fedakârlığı ile ve bedeller ödeyerek bu darbenin amacına ulaşmasına engel oldu. Belki o dönemde çok farklı politikalar güdülebilirdi. Tamamen halkın istediği bir anayasa yapılabilirdi. Türkiye-NATO ve Türkiye-ABD ilişkileri çok farklı bir noktaya getirilebilirdi. Maalesef bunlar yapılamadı. Bunlar bütün bir planın gidişatının parçalarıdır. Yoksa tek başına bir darbe bir uçak krizi veya bir füze krizi değil. Bütün bunlar tamamen Türkiye-ABD ilişkileri krizinin farklı ilişkileri farklı boyutları ve parçaları olarak görülmesi gerekir.” ifadelerini kullandı.

 

“Türkiye birçok noktada ABD ve batıya bağlıdır”

 

Türkiye kendine yetebilecek düzeyde kendi uçağını, tankını, topunu ve füzesini yapımı konusunda eleştiride bulunan Eşin, şu değerlendirmelerde bulundu:

 

“Bir ülkenin dışarıdan bağımsız bir politika yürütmesinin temel şartları vardır. Bunlar ekonomik açıdan kendine yeterli hale gelmesi, teknolojik olarak, sanayi olarak kendisine gerekli ve lazım olan silahları kendisi üretebiliyorsa ve siyasi bağlamda yalnız ise dışarıdan daha bağımsız bir politika yürütebilir. Ama şu an Türkiye birçok noktada ABD ve batıya bağlıdır. Ekonomik olarak şahit oluyoruz dolar bir yükseliyor bir düşüyor faiz bir iniyor bir çıkıyor. Bütün bunları dışarıdan bağımsız olarak görmemek lazım. Bunun yanında Türkiye kendine yetebilecek düzeyde kendi uçağını, tankını, topunu, füzesini yapamıyor. Türkiye ile ABD sözde müttefik ve iki dost ülke ama Türkiye diyor ki benim bölgede bulunduğum şartlardan dolayı bana hava savunma sistemi lazım ve bunu bedavada istemiyor. ABD bu füzeleri Türkiye’ye satmıyor. Türkiye savunma sisteminin güçlü olması demek NATO’nun sınırlarının hava savunma sistemi açısından güçlü olması anlamına eş değer iken ABD bu silahları Türkiye’ye satmıyor ve Türkiye’nin de ihtiyacı olan savunma füzelerini ikinci, üçüncü bir ülkeden de almasına izin vermiyor. Bu nedenle burada dostluk ve müttefiklik yoktur. Türkiye bu adımları attığından dolayı ABD’nin düşman ülkelere uygulamış olduğu katsa yaptırımlarını Türkiye’ye uyguluyor. “

 

Şu anda CAATSA uygulamalarını temel alırsak ABD’nin Türkiye’yi düşman bir ülke olarak gördüğünü belirten Eşin, Trump döneminde Erdoğan ile Trump arasındaki bazı ikili ilişkilerden istifade edilerek bazı noktalardan bir uzlaşıya varılıyordu ama şu anda Joe Biden’in gelmesi ile birlikte bu uzlaşma ortamı da ortadan kalktığını söyledi.

 

Türkiye’nin Rusya ile ABD arasında hassas bir denge yürüterek bazı hedeflere ulaşmayı amaçladığını ifade eden Eşin, “Türkiye şu an parasını ödediği halde ABD’nin F-35 savaş uçaklarını Türkiye’ye teslim etmiyor ve etmeyeceğini de bir kanunla ifade ediyor. Türkiye bu durumdan kurtulmak için ABD ile Rusya arasında hassas bir denge yürütmeye çalışıyor. Bazen de bu mümkün olmuyor. Rusya ile ABD bazı noktalarda anlaşması Türkiye’nin aleyhine olmaktadır. Böyle bir süreçte Cumhurbaşkanı ABD’ye gitti ve basına yansıdığı kadarıyla görüşme noktasında birebir randevu vermedi. Erdoğan’ın eleştirilerinden sonra S-400 meselesinin bittiğini kısa bir mesaj ile söyledi.” diye konuştu.

 

“Temennimiz İdlip’te Suriye barışına fayda sağlayacak noktaların hayata geçirilmesidir”

 

Soçi’deki Erdoğan-Putin görüşmesini değerlendiren Eşin, “Geçmişe baktığımız zaman Erdoğan ile Putin görüşmelerinin en sıkıntılı ve en zor dönemlerinde dahi çok fazla büyük bir kriz yaşanmadan bazı noktalarda bütün görüşmelerden önce sürekli Rusya İdlip ve Afrin’de farklı noktalarda sınırlı sayıda hava saldırısı gerçekleştirerek masada daha güçlü olma, Türkiye’den daha fazla taviz koparmak için bu tür saldırıları zaman zaman yapmaktadır. Dün akşam yine Afrin’de İdlip’in kenar mahallelerine yönelik Suriye’nin bazı saldırıları oldu. Bu görüşmede de sadece Putin ve Erdoğan olacak. Türkiye Rusya ilişkisi sadece İdlip’ten ibare değildir. Bizim temennimiz İdlip’te Suriye barışına fayda sağlayacak noktaların hayata geçirilmesidir.” şeklinde konuştu.

 

Filistin’de bir işgal rejimi olduğu sürece saldırılar ve katliamların devam edeceğini vurgulayan Eşin, bu işgal devam ettiği müddetçe mülteci olan milyonlarca Filistin halkının evlerine ve yurtlarına dönemeyeceğini ifade etti.

 

Siyonist rejimin şahıslara bağlı bir rejim olmadığının üzerinde duran Eşin, “İşgal rejimi direnişe karşı bedeller ödediği zaman bazı noktalarda bazı tavizler verdiği gözüküyor. Bazı anlaşmalar yapılıyor. Gazze’ye insani yardımının girişine izin vereceğim, Mescid-i Aksa’ya yönelik saldırıların yapılmayacağını taahhüt ediyor ve ertesi gün yine işgaline ve katliamlarına devam ediyor. İki devlet fikri israil Siyonist rejimin altına imza attığı anlaşmalarla sabittir. Ama şu anda o anlaşmayı da kabul etmiyor. Bunların ahlaklarında kesinlikle verdikleri sözlerinde durmazlar ve tarihlerinde de böyle olmuştur. Kendi peygamberlerine dahi verdikleri sözlerinde durmayan bir milletin bir ırkın kalkıp Müslümanlara vermiş olduğu söze bağlı kalmasını bekleyemeyiz.” diye konuştu.

 

“Şu anda Mescid-i Aksa adım adım işgale ve yıkıma doğru gitmektedir”

 

Eşin, tek çarenin oradaki direnişin güçlenmesi ve bütün ümmet tarafından Filistin davasına sahip çıkması ekonomik, askeri, siyasi ve medyaları ile oradaki direnişi desteklemesi, orada işgal tamamen bitene kadar devam etmesi gerektiğinin çağrısında bulunarak şöyle devam etti:

 

“Siyonistlerin hayalleri ve hedefleri başkenti Kudüs olan bir Yahudi devletinin kurulmasıdır. Kudüs bu devletin başkenti olmadığı müddetçe bu devletin bir anlamı yoktur. Kudüs’te de Mescidi Aksasız bir Kudüs’ünde bir önemi ve mahiyeti yoktur. Şu anda Mescid-i Aksa adım adım işgale ve yıkıma doğru gitmektedir. Arkeolojik ve tarihi kazı adı altında Mescid-i Aksa’nın altı oyuluyor ve buna karşıda Müslümanların herhangi bir planları yoktur. Mescid-i Aksaya, Kudüs’e Gazze’ye yoğun saldırı olduğu zaman gündeme geliyor. Ama bu saldırılar durduktan sonra da Müslümanların gündeminden düşüyor. Bu nedenle Mescid-i Aksa’nın Kudüs’ün sürekli gündemde olması lazım. Geçenlerdeki Kudüs’ün Kılıcı Operasyonu’ndan sonra Müslümanlar hep savunmada Siyonistler saldırıdaydı. Ama operasyon ile birlikte Filistin direnişi saldırıya geçti. Bundan sonrada gerek askeri manada gerekse siyasi manada mesafe kat ediyorlar.”

 

 

Hibya Haber Ajansı