Başkan Erdoğan, İslam İşbirliği Teşkilatı Bölgesindeki Kızılay ve Kızılhaç Ulusal Dernekleri İşbirliği Ağı Kuruluş Toplantısı'nda konuştu.

Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın açıklamalarında satır başları şöyle:

*Türkiye olarak 2016 yılından bu yana dünyanın BM'den sonra en büyük örgütü olan İslam İşbirliği Teşkilatı'nın dönem başkanlığını yürütüyoruz. 2,5 yılı aşkın sürede İslam alemi olarak sıkıntılı günler yaşadık. Kudüs'ten Filistin meselesine, Suriye'deki çatışmalardan Yemen'deki açlığa kadar pek çok krizle yüzleştik. İslam coğrafyasının farklı köşesinden mazlumların feryatları yükselmeye devam ediyor. Yemen'de insan ürünü en büyük açlık felaketi yaşanıyor. 14 milyon kardeşimizi kıtlığın ve açlığın pençesinde yaşam mücadelesi veriyor.

*İslam dünyası çoğu kendi topraklarında vuku bulan bu krizlerle etkili bir mücadele yürütememiştir. Suriye'de 1 milyon insanın hayatını kaybetmesine, 12 milyon Suriyelinin evini terk etmesine neden olan zulüm ülkemizin çabalarıyla bir nebze hafiflemiştir. Astana görüşmeleriyle Suriye'de kalıcı çözüm için mesafeler alındı. Bugün Suriye'de DEAŞ varlığı neredeyse kalmadı, mevcutlarının da terör örgütü YPG'ye meşruiyet kazandırmak için bırakıldığını gayet iyi biliyoruz.

DEAŞ ortaya çıkışında belli güçlerin bölgedeki emellerine hizmet eden bir piyon olduğu ortaya çıkmıştı. Sivilleri katletmişti. Aynı dönemde terör örgütü Türkiye'yi hedef alarak birçok kanlı eyleme imza atmıştı. Batılı devletler, bu örgüt kendi topraklarında terör faaliyetine giriştiğinde farkına varmıştır. Sırf DEAŞ'la mücadele ediyor diye çocukları silahlandıran, camileri, okulları yıkan kanlı çeteye binlerce TIR silah gönderilmiştir.

*PKK/YPG, DEAŞ'lı teröristlerin silahlarıyla Rakka'dan çıkmasına izin vermiştir. En vahimi YPG/PYD terör örgütü tarafından bir kısım DEAŞ'lının ülkemize karşı eğitilmesi, silahlanmasıdır. Fırat'ın doğusunu çok yakında emniyete, huzura kavuşturacağız. Sahada askeri güçlerle temasımızı sürdürüyoruz. Olumlu istişareler gerçekleştirdik. Diplomasiyi yürütürken bir sonrası için hazırlıkları tamamladık. İlk aşamada ülkemizde yaşayan 4 milyon Suriyeli kendi evlerine dönebilecekleri güvenli bölgeler oluşturmayı hedefliyoruz. Azez, Cerablus, Afrin gibi yerlere geri dönüş yaptı. Tesis edeceğimiz güvenli bölgeyle bu sayının milyonları geçeceğine inanıyorum.


*Yardım çalışmalarını sürdürürken, kimsenin diline, dinine, ten rengine bakmadık, bakmıyoruz. Bu nedenle milyonlarca Suriyeliye kapımızı açtık. Batılı devletler gibi sığınmacıları toplama kamplarına, adalara mahkum etmedik. Bu insanlara sözde insan hakları havarisi ülkeler gibi vebalı muamelesi yapmadık. Pek çok batılı ülke mültecileri ötekileştiriyor, sorunların kaynağı olarak görüyor. Avrupa genelinde mültecileri ve yabancıları hedef alan ırkçı saldırılar artıyor. Suriyeli kardeşlerimize 35 milyar dolar kaynak aktardık. AB söz verdiği halde sözünü yerine getirmedi.

Açık ve net söylüyorum: Bugün dünyamızda yaşanan sorunların temelinde, merhamet ve empati eksikliği vardır. Onca gelişmişliğe, ilerlemeye rağmen birkaç dolarlık sıtma örtülerini ihtiyaç sahiplerine ulaştıramayan, mülteci botlarını şişleyen büyük bir vicdansızlıkla karşı karşıyayız. Görmeyelim mi, söylemeyelim mi, anlatmayalım mı?


*Dünyanın neresinde olursa olsun, insanlar dara düşünce ilk Kızılay'ın ve Kızılhaç'ın bayrağını arıyor. Uzmanlaşmış kurumsal yapılarıyla kriz anlarında kıtlık, açlık ve felaket dönemlerinde çok önemli görevler yapıyor. Görevlerinizi yaparken ne tür sıkıntılar yaşadığınız yeteri kadar bilinmiyor. Bir çuval unu, bir kutu bebek mamasını muhtaçlara götürebilmek için ne tür engellerle karşılaştığınız anlaşılamıyor. Kişi profesyonel olsa da bu işi meslek olarak da yapsa bu gönüllülük faaliyetidir. Sorumluluk duygusu olmadan bu iş yapılmaz, onca risk göze alınmaz. Kendilerine iyilik erleri, gönül neferleri olarak bakıyorum. Sizler fedakarlığın sembolüsünüz.