Ankara Büyükşehir Belediyesi, Deprem Risk Yönetimi ve Kentsel İyileştirme Dairesi Başkanı Mutlu GÜRLER’in moderatörlüğünde düzenlenen “2053’e Kadar Karbon Nötr Şehirler Kurmanın Yolları” oturumunda, İstanbul Büyükşehir Belediyesi Çevre Koruma ve Kontrol Daire Başkanı Prof. Dr. Ayşen ERDİNÇLER ve Mersin Büyükşehir Belediyesi Çevre Koruma ve Kontrol Daire Başkanı Dr. Bülent HALİSDEMİR belediyelerde yapılan, yapılması gereken projelere dair bilgi ve örnekler verdiler. Meteorolojist ve İklim Bilimci, Metosfer Dr. Levent YALÇIN, “Türkiye’nin belki de en büyük verisi meteoroloji, iklim verisi iken bina ve şehir planlamasında bu verileri neredeyse hiç kullanmıyoruz. Hâlbuki iklim değişikliğini bu kadar konuşurken, yerel yönetimlerin bırakın bugüne, gelecek projeksiyonuna göre planlama yapmaları gerekiyor” dedi. “Ortalama sıcaklığı son 50 yılda 1.2 derece artan ülkemizde iklim değişikliği her gün daha fazla konuşulurken, şehirlerin dünyamızın geleceği olan karbonsuzlaştırılması konusunda bizim yol haritamız ne olacak?” sorusunu masaya yatıran konuşmacılar, yerel yönetimlerin iklim değişikliği ve sıfır enerji politikaları ile özellikle yerel yönetimlere düşen sorumlulukları konuştu. 

Zero karbon olmanın yolu, iddialı hedefler koymak

Oturumda şehirlerin, karbon salınımının yüzde 80’inden sorumlu olduklarını belirten İstanbul Büyükşehir Belediyesi Çevre Koruma ve Kontrol Daire Başkanı Prof. Dr. Ayşen ERDİNÇLER, “Şehirler hem olayın sebebi hem mağduru durumundalar. Paris İklim Anlaşması’nda küresel sıcaklık artışının 1,5 ila 2 derece ile sınırlandırılması hedeflenmiş durumda. Bu anlaşmanın ön önemli kısmı, yerel yönetimlerin öneminin vurgulanmış olması” diyerek eğer mücadele etmek istiyorsak bu işin yerel yönetimler olmadan yapılamayacağının altını çizdi. Bugüne kadar hiç bu kadar hızlı bir sıcaklık artışı olmadığını açıklayan Hükümetlerarası İklim Değişikliği Paneli’nin (IPCC), eğer bu sıcaklık 2 dereceyi aşarsa yıkıcı sonuçları beraberinde getireceğini belirttiğine dikkat çeken ERDİNÇLER sözlerine şu şekilde devam etti: “Tüm bu yaklaşımlara ek olarak pandemi bize çok şey öğretti. Şehirler acil durumlar için ne kadar hazır? Ne kadar hızlı aksiyon alabildik? Bu süreçte iklim uyum süreçleri içerisinde ne kadar hazır olduğumuzu, ne kadar hızlı aksiyon alabildiğimizi gördük. Yerel yönetimler ya da şehirler olarak iklim değişikliğinden kaynaklı ne gibi sorunlar bizi bekliyor, sormamız gerekiyor”.Yerel SECAP süreçlerinde enerji dönüşümünün önemi ve İBB enerji çalışmalarına yönelik bilgi veren Prof. Dr. Ayşen ERDİNÇLER, “Nüfus ve göçler çok hızlı artıyor. Dolayısıyla insani faaliyetlerden dolayı da inanılmaz fazla sera gazı salıyoruz. Dolayısıyla bölgesel sıcaklık yükselmeleri görüyoruz; yağış rejimlerinde ciddi biz düzensizlik var, aşırı iklim olayları görmeye başlıyoruz. Halk sağlığı ve gıda güvenliği konuları ortaya çıkıyor ki şuan bütün dünya bunu konuşuyor ve tabi bunların getirmiş olduğu sosyal ve ekonomik problemler var” dedi. İstanbul Büyükşehir Belediyesi’nin iklim konusunda etkin bir ağ olan C40 Şehirler İklim Liderliği Grubu’na Türkiye’den üye olan ilk ve tek belediye olduğunu belirten ERDİNÇLER, İBB’nin 2030 yılında sera gazını yüzde 52, 2040’da yüzde 80 ve 2050 yılında yüzde 100 azaltmayı hedeflediğini ifade etti. Zero karbon olmanın yolu iddialı hedefler koymak diyen ERDİNÇLER, “Tüm binalarda enerji verimliliğini artıracak önlemlerin teşviki şart. Bu bütün şehri, hatta Türkiye’yi ilgilendiren bir konu. Bölge ölçeğinde yeni temiz enerji geliştirme, yenilenebilir enerjinin kullanımı, enerji ve su tasarrufu çok önemli” diyerek sözlerini tamamlandı.  

Mersin’den Türkiye’de ilk olacak İklim ve Çevre Bilim Merkezi müjdesi

Oturumda, “Mersin Büyükşehir Belediyesi’nin Karbon Nötr Şehir Olma Yolundaki Çalışmaları”nı aktaran Mersin Büyükşehir Belediyesi Çevre Koruma ve Kontrol Daire Başkanı Dr. Bülent HALİSDEMİR konuşmasının başında, 2019 yılında İklim Değişikliği ve Temiz Enerji Şube Müdürlüğü kurduklarını belirtirken, iklim değişikliğinden en çok etkilenen şehirlerden birinin kıyı şeridinin genişliği nedeniyle Mersin olduğunu hatırlattı. Halisdemir, pandemi verileri ile hareket etmemek adına 2019 yılı verileri ile hazırlanan envanter çalışmasında, sera gazı emisyonunu analiz ettiklerini ve bu analizde en çok sera gazı emisyonunun sabit enerji sektöründen kaynaklı olduğunun ortaya çıktığını, ardından da ulaşım, EPÜK, tarım ve atık alanlarının geldiğini belirtti. Örnek proje olarak atık alanlarında enerji ürettiklerini anlatan Halisdemir, “Kurduğumuz aktarma istasyonları ile beldelerde üretilen atıkları toplayarak taşıyoruz. İlçe belediyelerin en büyük gider kalemlerinden biri atık toplama ve taşımadır. Biz bunların lojistiğini tırlarla sağlayarak büyük oranda karbon emisyonunda azalma sağlıyoruz. Tabi bunun yanında gürültü ve görüntü kirliliği, yakıt, iş gücü, zamandan tasarruf gibi birçok fayda da ortaya çıkıyor. 24 adet atık su arıtma tesisimiz var; arıtma çamurundan da enerji elde ediyoruz. Bu yolla, 1258 hanenin 1 yıllık enerji tüketimine eş değer elektrik enerjisi üretiliyor. Böylece atık bir maddenin faydaya dönüşmesini sağlıyoruz” dedi. Mersin güneşli bir şehir ve bu nedenle güneş panellerinin artırılmasına yönelik çalışmalara odaklandıklarını ifade eden Dr. Bülent HALİSDEMİR, “Ayrıca güneş enerjisi ile gıda kurutma tesisi kurduk. Bu tesis ile Mersin’de üretilen ürünlerin tanıtılmasını sağlıyor, dezavantajlı kadınlara iş imkânı sunarken temiz enerjinin kullanımını da yaygınlaştırıyoruz. Çevreci akıllı duraklarımızda güneş panelleri bulunmakta ve her geçen gün bunu yaygınlaştırıyoruz. Türkiye’de bir ilk olacak ‘İklim ve Çevre Bilim Merkezi’miz iklim ve çevre üzerine çalışmaların yapılacağı, bilimsel faaliyetlerinin yürütüleceği bir proje olacak” dedi.

10 birim ile karşılayacağımız enerji ihtiyacını veri kullanmayarak 13 birimle karşılıyoruz

Oturumda, sürdürülebilir şehir planlamasında iklimsel ve meteorolojik bilgiden yararlanmanın önemine dikkat çeken Meteorolojist ve İklim Bilimci, Metosfer Dr. Levent YALÇIN, meteoroloji odaklı verilerin katkısına ve iyileştirme alanlarına dikkat çekti. Hem iklim verileri göz önünde bulundurularak şehirleşme planlanmalı hem de karbon nötre yönelmek ve ‘dirençli şehirler’ yaratmak için meteoroji ve iklim verilerinden faydalanılmalı diyen YALÇIN, atmosfer bilimci olarak şunu söylemek isterim ki, bizim için iklim uzun yıllara dayalı verilerdir. Biz bugün Sıfır Enerji Binalara dönüşümü konuşuyoruz, sıfır enerjili binaları hedefliyoruz. Bu konuda biliyoruz ki karbon salınımına sebep olanların başında enerji sarfiyatı geliyor ve biz artık daha fazla karbon salıyoruz. Atılan imzalar ve yapılan tüm tanımların bizlere verdiği bazı yükümlülükler var. Hem vatandaş olarak bizleri hem de yerel ve merkezi yönetimleri hatta akademisyen ve STK’ları bunun içine dahil edebiliriz. Ülkemizde iklim kelimesi bu kadar popülarite sağlamışken, iklim çalışmalarında meteoroloji ve iklim verisi ile ilgili çalışmaların hiç olmadığını maalesef üzülerek söylemek durumundayım. Binaların sıfır enerji binası olması için şehirlerin planlamasında iklim verisi hemen hemen hiç kullanılmıyor. Örneğin yalıtım konusunu düşünün. Bırakın coğrafi bölge olarak, şehir bazlı, şehir içerisindeki alt bölgelerinde hatta binanın farklı cephelerinde farklı metrajlarda kullanılması gerektiği, matematiksel hesaplanması gerekiyor. Şaşalı milyon dolarlık projelerde yerleşimler yapılırken, bina içerisinde, kullanım alanlarında, pencere büyüklüklerinin belirlenmesinde, duvar kalınlıklarında, kullanılan aktif ve pasif yöntemlerde, enerji gereksinimini azaltacak dizaynlar için de iklim verilerine ihtiyacımız var. Müteahhitlerin, projelerin yatırımcılarının, mimarlarımızın iklim verilerine değer vermemelerinden ve bu veriler ile nasıl çalışacaklarını çok net bilmediklerini düşünüyorum” dedi. İklim sürekli eviriliyor diyen Dr. Levent YALÇIN konuşmasında, “Şiddetle soruyorum: Bina projelerinden şehir projelerine kadar neden iklim verileri ile çalışmıyoruz? Meteorolojik verileri yüz küsur yıldır dünyada biz neden ölçtük? Şuan meteorolojik olarak 2000 noktadan ölçüm alınıyor. Belki de Türkiye’deki en yüksek veri iklim verisi. Bu veriler bu projelerde neden kullanılmıyor, bu verileri biz neden topladık? Sadece sentetik verilerle ortalama almakla olmaz. Meteorolojik iklim verisi, sıcaklık, yağış, yağmur değildir. Toprak sıcaklığı, toprak nemi, deniz yüzey sıcaklığı, sis, bulutlanma gibi çok şeyi dahil edebilirsiniz. Stratejik öneme sahip Esenboğa Havaalanı’nı en çok sis çöken yere yapıyoruz, Olimpiyat standını en çok rüzgâr alan bölgeye yapıyoruz. Peyzaj tercihlerinde iklim verilerine bakılmıyor. İklim değişiyor diyoruz, zamanınıza göre değil geleceğe göre, iklim projeksiyonlarına göre projelerin tasarlanması gerekiyor. Biz böyle yapmayarak 10 birim ile karşılayacağımız enerji ihtiyacını 13 birimle karşılıyoruz. Biz enerjiyi tüketmeyi azaltmaya çalışırken gereksinim analizi yapmıyoruz” diyerek sözlerini tamamladı.   


Hibya Haber Ajansı