Erdoğan'ın konuşmasından bazı satır başları şöyle:

"Salgının uzun soluklu mücadeleyi gerektiren sağlık krizi olduğu gerçeği artık inkarı mümkün olmayan bir vaka olarak karşımızda durmaktadır.

Gelişmiş ülkeler dahil tüm devletlerin sağlık başta olmak üzere temel hizmet ve üretim altyapılarını giderek daha da zorlamaktadır.

Kendi ülkelerini karalamak dışında bir iş bilmeyenler kafalarını kaldırıp dünyaya baksalar bu gerçeği görecekler.

Türkiye olarak en büyük avantajımız sağlıktan üretime kritik her alanda son 19 yılda gerçekten çok güçlü ve kapsayıcı bir altyapıyı kurmamızdır.

Bu sayede üretim ve dağıtım zincirleri çöküp insanlar temel ihtiyaç maddelerine bile erişmekte güçlük çekerken biz hiçbir sıkıntı yaşamadık.

Bu sayede dünyadaki pek çok yerde devletlerle vatandaşları arasında güven bunalımları yaşanırken biz hedeflerimize doğru yürümeyi başardık.

Sadece finans gücüyle böylesine büyük ve derin krizlerin aşılamayacağını büyük ekonomilere sahip ülkelerin durumu açıkça ortaya koyuyor.

Sonuçta ortaya çıkan tablo ülke ve millet olarak sahip olduğumuz potansiyeli siyasi ve ekonomik her alanda harekete geçirebilmemize imkan verecek bir zeminin varlığına işaret ediyor.

Mücadeleyi kesintisiz şekilde devam ettirirken daha büyük bir azim ve kararlılıkla da işte bu fırsatları değerlendirmenin gayreti içindeyiz.

Sağlık hizmetlerinde herhangi bir krize asla izin vermedik vermeyeceğiz. Hastaneye yatış yoğun bakım ve vefat sayıları kontrol edebileceğimiz bir seviyededir.

İnşallah bunları daha da aşağı çekeceğiz.

Elbette bazı aksaklıklar gecikmeler yaşanabilmektedir. İnşallah bunların önüne geçecek tedbirleri de en kısa sürede olacağız.

Turizm ve ticarette yol açtığı sıkıntıları da normalleşme adımları ile büyük ölçüde geride bıraktık ve grubunun üzerindeki herkesin özellikle de ileri yaş grubundaki vatandaşlarımızın aşılarını olmaları gerekmektedir.

Salgının ağır sonuçlarının azaltılmasına katkıda bulunacağını tekrar okullar açık mı kalacak kapanacak mı tartışması da artık sonra ermelidir.

Bu vesileyle Sağlık Bakanlığımıza 40 bin yeni sağlık personeli alacağız.

Salgını ülkemizin gündeminden tamamen çıkartana kadar mücadeleyi sürdüreceğiz.

Genç işsizliği önlemek için 251 Organize Sanayi Bölgesinde açmayı taahhüt ettiğimiz Mesleki Eğitim Merkezlerinden 87'sini faaliyete geçirdik. Hazırlıkları süren 164 Mesleki Eğitim Merkezini de inşallah ocak ayında açıyoruz.

Yatırım üretim ihracat ve istihdam odaklı ekonomi politikamızda bütçe disiplinden taviz vermedik. Ülkemizi büyütecek her adımı desteklemeye devam ediyoruz.

Ülkemizin bu yıl yaklaşık %8 artış gösteren elektrik talebini yaptığımız yatırımlar ve aldığımız tedbirlerle herhangi bir sıkıntıya meydan vermeden karşıladık.

Avrupa'da ekranları başında bizi izleyen milletime özellikle sesleniyorum. Avrupa'da doğalgaz fiyatları 2020 yılı başındaki 115 dolar seviyesinden geçtiğimiz ay itibariyle 1100 dolar hatta günlük piyasada 1500 dolar seviyesine kadar çıktı. Buna karşılık biz ülkemizdeki vatandaşlarımızın konutlarda tükettiği doğalgazı halen yaklaşık 150 dolardan veriyoruz.

Petrol fiyatları 2020 yılı başındaki 42 dolar seviyesinden 80 dolar seviyesine, kömür fiyatları 50 dolardan 270 dolar seviyesine kadar yükseldi eşel mobil sistemi ile alacağımız vergiden 60 milyar lirayı bulan bir fedakarlıkla akaryakıt fiyatlarını dengede tutmanın gayreti içinde olduk.

Küresel düzeydeki tüm bu yükselişe rağmen bu yıl maliyetinin neredeyse yarısı düzeyinde bir fatura ile vatandaşlarımıza vererek 17 milyar liralık bir sübvansiyon yaptık.

Böylece sadece 2021 yılı için vatandaşlarımızın cebinden toplamda 127 milyar liralık ilave bir meblağın çıkmasını önledik. Bir başka ifadeyle her vatandaşımıza yıllık 1500 liranın üzerinde bir enerji desteği vermiş olduk.

Önümüzdeki dönemde elektrik faturalarındaki  TRT Payı ile Enerjini Fonu kesintilerinde kaldırma kararı aldık.

Durumların dengelerini bozmayacak hem vatandaşlarımızı mağdur etmeyecek bir yaklaşımla bu küresel enerji krizini yönetmeyi sürdüreceğiz.

Finans tarafındaki dalgalanmaların da üretimi ve ihracatı artırarak cari açığımızı düşürdükçe durulacağına inanıyoruz.

2022 İnşallah verdiğimiz emeklerin yaptığımız fedakarlıkları yürüttüğümüz mücadelelerin semeresini görmeye başlayacağımız bir yıl olacaktır.

Büyük ve güçlü Türkiye'nin inşası yolundaki son önemli imtihanımız olan 2023'ü de başarıyla geride bıraktığımız da ülkemizin dünyanın siyasi ekonomik liginin en üstündeki yerini alışına hep birlikte şahitlik edeceğiz.

Türkiye'nin en büyük gücü milletimizin birliğidir beraberliğidir kardeşliğidir azmi ve kararlılığıdır.

Tabi bu gerçeği sadece biz görmüyoruz maruzlarımız da durumun farkındalar son dönemde yalana sıraya çektiği de çifte standarda dayalı senaryoların ürünü söz ve davranışların dışarıda mı içeride giderek artış göstermesinin sebebi işte bu fotoğraflardır.

Bugüne kadar terörden darbeye kadar alçak oyunun kirli tuzakların bu gözü kırmasına müsaade etmediysek Allah'ın izniyle önümüzdeki süreçte de aynı başarıyı göstereceğiz.

Türkiye'ye diledikleri gibi yönlendirebilecekleri itip kakabilecekleri vaktini ve enerjisini çalabilecekleri müstemlekelerinden biri sananlar ile kendi ihtirasları uğruna onların değirmenine su taşıyanların heveslerini kursaklarında bırakmak bizim boynumuzun borcudur.

15 Temmuz Destanı ile darbeler devrini kapatan Türkiye'nin önünü kesmeye kimsenin gücü yetmeyecektir.

Bir siyasi teşekkürün milli güvenliğimizi ve milli çıkarlarımıza yönelik ciddi bir tehdit haline dönüşen tutarsızlıklarından derin endişe duyuyor geçtiğimiz hafta Türk Silahlı Kuvvetleri'nin Suriye ve Irak'taki terör yuvalarına yönelik sınır ötesi harekatlarına imkan veren Cumhurbaşkanlığı Tezkeresi konusunda yaşanan tartışmalar bu endişelerimizi daha da artırmıştır.

Türkiye'nin sınır ötesi harekatları siyaset üstü bir konu geçmişte defalarca evet dedikleri bir teskere metnine bu defa yabancı asker gibi cehaletin ötesinde ve vatana ihanet ithamı gibi zırvalık derecesine varan gerekçelerle saldıranların nereden işaret aldıkları anlaşılmaktadır.

Hiç bir siyasetçinin kendisiyle bu derece çelişmeyi bir milli güvenlik konusunu bu derece zelil üslupla tartışmayı gözü alabileceğini sanmıyoruz.

Türk Silahlı Kuvvetleri'nin ve güvenlik güçlerimizin kahramanca mücadelesi sayesinde bitme noktasına gelen terör örgütünün sınır ötesindeki unsurlarına can simidi atmak demektir.

Yine bu teskereye karşı çıkmak Türkiye'nin güney sınırlarından kuşatılması projesinin yanında yer almak demektir. Terör örgütünün siyasi ömrüne girmekten mecliste Türkiye'nin en eski ve halihazırda iki büyük partisinin işte bu örgüt kuklası yapı tarafından yönetildiğini yönlendirildiğini görmekten Türk siyaseti adına gerçekten üzüntü duyuyoruz.

Tezkereye karşı çıkmak Türkiye'nin güney sınırlarından kuşatılması projesinin yanında yer almak demektir.

Bu teskereye karşı çıkmak bölücü terör örgütünün siyasi uzantısının emrine girmek demektir.  Çünkü ilk günden beri mecliste tezkerelere en şiddetli karşı çıkan terör örgütünün şamar oğlanından öte bir değer taşımayan bu kesimdir.

Türkiye'nin en eski ve halihazırda iki büyük partisinin işte bu örgüt kuklası yapı tarafından yönetildiğini yönlendirildiğini görmekten Türk siyaseti adına gerçekten üzüntü duyuyoruz.

Son mahalli seçimlerde yapılan gizli açık ortaklıklar ve pazarlıkları kimi belediyelerdeki bazı birimlerin bu partinin yönetimine verildiğini zaten cümle alem biliyor.

Şimdi bu ortaklığın ülkenin milli güvenlik meselelerine kadar uzanmış olması artık kolunun siyasi ittifakla izah edilemeyecek bir boyuta taşındığının işaretidir.

Tabii meclise ve Suriye Tezkerelerine hayır demelerini yalan ve iftiralarla bezeli nutuklarla savunanların Yozgat'a gidince Kandili yakıp yıkmak söz etmeleri de bir başka omurgasızlıktır.

Kendi partisindeki hırsızlık taciz tecavüz hadiselerinin hepsinin de üstünü örten zehirli siyaset dilini en başta bu üslubu benimseyenler için tehlikeli buluyoruz.

Mecliste tezkereye hayır demekle kalmayıp egemenlik haklarımıza saygı göstermeyen büyükelçilere verilen tepkiye destek olmamakla kalmayıp Kanal İstanbul Projesini yabancı büyükelçilere şikayet edecek kadar şuur kaybı yaşayan bu zihniyete milletimiz ülkenin kaderi asla emanet edilemez.

Türkiye nasıl tek parti faşizmini yendi iç ve dış vesayetin üstesinden geldiyse İnşallah bu çarpık zihniyeti de tarihin tozlu raflarına kaldıracaktır.

Bir siyasi partinin en üst düzey yöneticisi tarafından Bingöl'de şehit yakınına yapılan edepsizliği de aynı alçak zihniyetin farklı bir tezahürü olarak kabul ediyorum.

Terör örgütü tarafından paramparça edilen bir şehit yakınının feryadını onun namusuna en ağır hakaretleri küfürleri yaparak bastırmaya çalışmak her şeyi bir kenara bıraktık insanlığa sığmaz.

Üstelik bu kişi ve avanesi önce yapılan rezilliği inkar etmeye hatta şehit yakınına suçlamaya çalıştılar. Sonra her şey belgesi ile ortaya konunca kabul etmek zorunda kaldılar.

Şehitlik makamının değerini kavrayamamış olmanın ötesinde insanlıktan da nasibini almamış bu siyasetçi müsveddesi.

Milletvekili sıfatına da o kutlu çatının altında bir dakika bile durmaya hakkı yoktur.

Artık sözde milletvekili olan bu kişinin parlamento çatısı altında yerinin olmaması lazım.

Kaldıki başında bir bayan genel başkanın olduğu bu partide bir şehidimizin bacısına küfür edilmesi karşısında, genel başkan bayanın buna tahammül etmemesi ve kesinlikle bu zatı partisinden ihraç etmesi gerekir.

Geçmişi benzer pek çok edepsizlikle dolu bu siyasetçimiz müsveddesinin ısrarla el üstünde tutanların sorumluluğu buradaki görüntünün failinden daha az değildir.

İYİ Parti'nin başındaki hanımefendi şehitlik makamına şehit yakınına milli ve manevi değerlerimize kıymet vermiyorsa hiç değilse kendi cinsiyetinden birisine yönelik bu ağır hakarete tepki göstermedi.

Şimdi buradan kadın STK'lara sesleniyorum. Peki ey kadın STK'lar! Siz ne iş yapıyorsunuz? İlla sizin örgütünüze  ait bir bayana bir kadına küfür edilirse mi hakaret edeceksiniz.?

O zaman mı ayağa kalkacaksınız? 1 şehidimizin bacısına küfür edildiği zaman hakaret edildiği zaman niye neiçin sokaklara dökülmüyorsunuz?

Neden bunun hesabını sormak için yollara çıkmıyorsunuz? İlgili ilgisiz her konuda kadın hakları diyerek ortalığı birbirine katanların şehidimizin kız kardeşine yönelik bu iğrenç saldırı karşısında derin bir sessizliğe gömülmelerini de hafıza kayıtlarımıza nakşediyor.

Ana muhalefetin başı  yaptığı açıklamalarda kadın haklarından bahsediyordu. Kadına şiddetten bahsediyordu. Kadınlarımıza yönelik hakaretlerden bahsediyordu.

Nereye kadar görmezlikten geleceksiniz sloganlarla bezeli maskeler takan sözde genel başkanlar sözde siyasetçiler sözde sivil toplum kuruluşu temsilcileri vardı. Bunların hiçbiri de şehit yakınına hakaret eden bu rezil şahsın terbiyesizliğine karşı derhal harekete geçmemekle aslında amaçlarının başka olduğunu göstermişlerdir.

Bir daha İstanbul Sözleşmesi diye başlayan bir cümle kurarsa ona en başta ve en çok kendi adlarını sapkın ideolojik ajandaları uğruna istismar ettiği için kadınlarımız tepki göstermelidir.

Şehit yakınları ve gazilerin hakları ile ilgili esip gürleyen CHP tarafında genel başkanı herhangi bir seviyede tepki gösterilmemesi arka planındaki kirli pazarlıkların ispatıdır.

Bingöl'deki edepsizliğin sonuna kadar takipçisi olacak bu şahsın milletvekilliğinin sonlandırılması, daha ağır bedelleri ödemesi için siyasi ve hukuki tüm imkanları kullanacağız.

Biz çok partili siyasi hayatımızın her döneminde olduğu gibi yakın tarihte Gezi Olayları'nda, FETÖ'nün darbe girişimlerinde, PKK saldırılarında, güney sınırlarımızın kuşatılması projelerinde, sayısız örneğini gördüğümüz bu kutlu iradeye hep tabi olduk, olmaya devam edeceğiz.

Azerbaycan'ın Karabağ ve işgal altındaki topraklarını 44 günlük şanlı bir savaşın ardından kurtardığı Zafer'in 1. yıl dönümüdür. Uluslararası toplumun gözü önünde yaklaşık 30 yıl süren bu işgali bitiren zaferi için Cumhurbaşkanı kardeşim Aliyev başta olmak üzere tüm Azerbaycanlı kardeşlerimize bir kez daha tebrik ediyoruz.

Bizim ülkemize ve milletimize doğrudan yöneltmediği sürece kimseyle çözülemeyecek bir sorunumuz yoktur.

Dünyanın siyasi ve ekonomik bakımdan en mümbit bölgesi olan Kafkasya'nın sahip olduğu insani ve ekonomik zenginliklerin burada yaşayan herkesin huzuru ve refahı için kullanılmasını istiyoruz. Yeni sistemde Kafkasya'nın stratejik önemi daha da artacaktır. Tarihi ve kültürel ilişkilere sahip bulunduğumuz bu coğrafyanın aydınlık geleceği için Türkiye olarak üzerimize düşen yapmakta kararlıyız.

Türkiye'nin diğer hizmet başlıkları ile birlikte çevre kültür sanat alanlarında da hak ettiği yere varmasında gayret gösteriyoruz. İktidara geldiğimiz günden beri gönlümüzün istediği seviyede mesafe kat edememiş olsak da kültür tasavvurumuzu doğru bir çerçeveye oturtmak için pek çok adım attık. Kültürel faaliyetlere verilen destekleri artırdık.

Ülkenin dört bir yanında Sanat ve Kültür Merkezleri açtık. Hem merkezi yönetim hem de yerel yönetimler düzeyinde sanatçılarımıza sahip çıktık.

Bu toprakların ve insanımızın muazzam birikimini yaşatacak ve yarınlara taşıyacak olanlar kültür ve sanat insanlarımızdır.

Biz çağdaşlık adına geleneğin yok sayılmasını da gelenek adına çağın gerçeklerine göz kapatılmasını da geleneğimizin ortaya koyduğu büyük birikimi çağın dili ile yeniden ve yeni biçimlerle ifade etmenin mümkün olduğuna inanıyoruz."
Hibya Haber Ajansı