Cander, bu durumun en erken şekilde kontrol altına alınıp tedavi edilmesinin hastalığın seyri açısından kritik öneme sahip olduğunu vurguladı.

Acil Tıp Uzmanları Derneği (ATUDER) Yönetim Kurulu Başkanı Prof. Dr. Başar Cander, koronavirüs hastalarında öksürüğün tedavisine yönelik önemli açıklamalarda bulundu. 

İlk günden itibaren koronavirüs hastalığının en önemli belirtilerinin başında kuru öksürüğün geldiğine dikkat çeken Prof. Dr. Başar Cander, viral enfeksiyonlarda, kuru ve sık sık şeklinde öksürükler gördüklerini belirtti ve öksürüklerin etkilerine dikkat çekti.


 Koronavirüs karşısında en önemli savunma mekanizmamız, vücut direncimiz
Koronavirüs vakalarının hastalık seyrinde en önemli noktanın vücut direnci olduğunun altını çizen Prof. Dr. Başar Cander, “Koronavirüs karşısında vücut direncinin güçlü olması çok büyük önem arz ediyor. Çünkü siz farkında bile olmadan bir şekilde virüse muhatap kalmış olabiliyorsunuz. Vücudunuzun o virüsü yenebilmesi için vücut savunma mekanizmasının güçlü olması lazım. Güçlü vücut sistemini sağlayacak şeylerin başında ise düzenli hayat, uyku düzeni, sağlıklı beslenme ve spor yapmak geliyor.” şeklinde konuştu.

 Kronik ve ciddi rahatsızlıklar (kalp ve böbrek hastalıkları vb.) geçiren hastaların vücut dirençlerinin zayıf olmasından dolayı bu savaştan galip ayrılmasının zorlaştığını ifade eden Prof. Dr. Başar Cander, “Akşam öksüren ve uyku düzeni bozulan birisinin vücut direnci düşebiliyor. Öksürük gece sık sık yaşanıyor ve öksürüğü kontrol altına alamıyorsanız bu durum koronavirüs gibi viral hastalıklarda çok büyük problemler yaratıyor. Eğer ciddi rahatsızlıklar yaşamış biriyseniz vücut direnciniz düşmeden bunu tedaviyle birlikte kontrol altına almanız gerekiyor.” dedi. 

Koronavirüsün daha çok ağız ve burun yoluyla damlacık enfeksiyonuyla bulaşan bir hastalık olduğunu hatırlatan Prof. Dr. Başar Cander, “Pozitif olan birisi virüsü sizin yüzünüze doğru ya da uzaktan öksürürse bu sizin virüse maruz kalma oranınızı artırabilir.” şeklinde konuştu.

Koronavirüs hastalarında öksürüğün kontrol altına alınmasının önemli bir tedavi metodu olarak karşımıza çıktığını ifade eden Prof. Dr. Başar Cander, “Koronavirüste genel olarak semptomların başlama süreci farklılıklar gösterebiliyor. Çok başka semptomlarla karşı karşıya kalabiliyoruz. Koronavirüste diğer virüslerden farklı olarak koku ve tat alma kaybıyla ilgili farklılarla da karşılaşabiliyoruz. Ateşli olan dönemi takiben öksürüğün 1-2 günlük süreç içerisinde ortaya çıktığını görüyoruz. Öksürüğün belirginleştiğine ve giderek arttığına şahit oluyoruz. Çoğu zaman hastalarımız iyileşiyor ve hastalığın getirdiği diğer problemler de tamamen düzelmiş oluyor. Hastalığın çoğunu atlatmış olsa bile öksürük daha uzun süre devam edebiliyor. Çünkü öksürük geç iyileşen bir mekanizma olabiliyor. Çevremizden de gözlemlediğimiz kadarıyla, koronavirüs sürecinde hastalar öksürüğü kendilerini çok rahatsız eden bir semptom olarak ifade ediyor.”
 

Bir hastanın öksürük şikayetiyle geldiğinde normal şartlar altında semptomların üzerine çok farklı şekillerde gidebildiklerini ancak koronavirüs gibi hastalıklarda semptomatik tedavinin daha belirleyici olduğuna dikkat çeken Prof. Dr. Başar Cander, “Bu amaçla biz öksürük refleksini baskılayacak tedavilerle öksürüğü kontrol altına alıyoruz.” açıklamasında bulundu. 


Kronik hastalığı olanlarda koronavirüsün seyri ağırlaşabiliyor

Koronavirüs sürecinde öksürük yeterli bir şekilde tedavi edilemezse hastada efor kapasitesinde düşme yaşanabileceğini ifade eden Prof. Dr. Başar Cander, “Astım gibi kronik bir hastalığı varsa eğer hastaların seyirleri ağırlaşabilir.” diye konuştu. 

Koronavirüs karşısında zamanın doğru yönetilmesi açısından semptomatik tedavilerin çok önemli olduğunu vurgulayan Prof. Dr. Başar Cander, “Sürekli öksürmeden dolayı insanlar normal yaşam düzenlerini kaybedebiliyor. Bu hem uykusuzluğa hem de vücut dirençlerinin düşmesine sebep olabiliyor. Semptomların en erken şekilde tedavi edilmesi ve kontrol altına alınması kritik bir önem taşıyor. Öte yandan koronavirüs ve gribal enfeksiyonu tamamen birbirinden ayırmamız mümkün değil. Ek semptomlar, hastalığın seyri ve şu andaki tablolar ikisini birbirinden ayırmamıza yardımcı olabilir. Koronavirüsü de üst solunum yolu enfeksiyonu şeklinde başladığı için gribal enfeksiyonlardan çok fazla ayıramıyoruz. Koronavirüste balgamlı öksürük beklemiyoruz, daha çok kesik ve kuru öksürük şeklinde oluyor.” diye konuştu.

Kişinin etrafında birisi koronavirüs olmuşsa, buna eşlik eden tat ve koku alma kaybı varsa bunun koronavirüs olduğunu düşündüklerini ifade eden Prof. Dr. Başar Cander, “Daha önce akciğer hastalığıyla ilgili problem yaşamış insanlar (astım, KOAH gibi) koronavirüse karşı daha fazla dikkat etmeliler. İleriki yıllarda bu rahatsızlığı geçirmiş hastaların akciğerleri üzerinde, koronavirüsün bıraktığı etkileri daha net bir şekilde görebileceğiz. Ancak şimdilik gördüğümüz kadarıyla akciğerlerde bazı genişleme yani akciğerin elastiğinde azalma gibi bazı problemlere sebep olabiliyor. Koronavirüs hastalarında, bu şekilde kalıcı etkiler görülebiliyor.” diyerek sözlerini tamamladı.


Hibya Haber Ajansı