Bhaçeli'nin gündeminde yine Montrö Sözleşmesi vardı. 

Bahçeli'nin açıklamalarından satır başları şöyle:

*'Salgın döneminin toplum hayatına, ekonomi ve ticaret alanına yıkıcı tesirleri olmaktadır. Maskeyi kola değil ağıza takmak hijyene titizlikle uymak virüsle savaşta en önemli kozumuzdur. Virüs bizim irademizden daha güçlü değildir. Virüse asla teslim olmayacağız. Covid-19'u kutuplaşma malzemesi yapıp karamsarlık aşılamak isteyen zillet lobisine Türk milleti prim vermeyecektir.

*Kırım'ın ilhakı hala kanayan bir yaradır. Kırım Ukrayna'dır. Ayrılıkçı bölgelerle Kiev yönetimi arasında cepheleşme sertleşmiştir. ABD Başkanı Biden Ukrayna devlet başkanına desteğini telefon aracılığıyla vermiştir. ABD'nin Yunanistan'ı maşa gibi kullanma arzusu ya doğrudan ya da dolaylı Türkiye'yi baskılamaktadır. Terörist Demirtaş üçüncü ittifak kartını masaya koymuş adına sözde demokrasi ittifakı demiştir. Ürdün'de darbe girişimi Körfez ülkelerindeki açmazlar emperyalizmin kumpas şiddetini artırdığına işarettir.

*Önce 126 eski büyükelçinin şüpheli bildirisi yayımlanmıştır. Montrö tartışmaları derken Türkiye 4 Nisan'da 104 emekli amiralin bir nevi muhtırasıyla sarsılmıştır. Montrö Boğazlar Sözleşmesi Lozan'ın ayrılmaz bir parçasıdır bizim kırmızı çizgimizdir. Hiç kimsenin Montrö'yü tartışmaya açtığı falan da yoktur. Vehimlerinin ve gizli emellerinin esiri olan 104 emekli amiral Türk demokrasi tarihinin kara bir lekesidir. Bu lekeyi temizlemek demokrasinin, hukukun ve milli iradenin tarihe karşı namus, şühedaya da vefa borcudur. Cüretlerinin bedelini ödemelidirler. 104'lükler büyük bir suç işlemiştir. Bu suç cezasız kalamaz. Mavi vatanımızı bu çürüklerle nasıl savunmuşuz? 

*Bu çağrı bal gibi darbe çağrısıdır. Bu bildiri demokrasiyi hedef alan torpidodur. Bu bildiri hukuk gaspı milli iradeye doğrultulmuş silahtır. Şimdi bu bildiriye imza atanların hesap verme vakti gelmiştir.

*İbreti alem için, 104 emekli amiralin rütbeleri sökülmelidir. Emeklilik hakları ellerinden alınmalı, emekli maaşları kesilmelidir. Bildiriyle ilgili adli ve idari soruşturma derinleştirilerek tekemmül ettirilmelidir. Darbe heveslileri, bildiri başında zaman öldüren hayasızlar, muhtıracı münafıklar, elindeki silahı millete çevirmeyi aklından geçiren vatansızlar önce bizim bedenimizi çiğnemek mecburiyetindedir. Ve böylesi bir an geldiğinde ya şerefimizle şehit oluruz ya da şerefsizleri birer birer toprağa gömeriz.

*CHP yönetimi bir kere daha demokrasiyle ters düşmüştür. Bir kez daha darbe hasreti çeken çapulcularla birleşmiştir. 4 Nisan bildirisinin görünmeyen imzası Kılıçdaroğlu’na aittir.

*İddianame 31 Mart'ta iade edilmiştir. Gerekçe olarak usul eksiklikleri gösterilmiştir. AYM'nin HDP'yi arkalayan tutumu bizim nazarımızda hükümsüzdür. Anayasa Mahkemesi (AYM) adil bir karar vermemiştir. Bu üyelere soruyorum bu aziz vatanda bulunmamızın da usul eksiklikleri var mıdır? Yok şurası olmamış diyen AYM Başkan ve üyeleri bunu gidin de şehit analarına anlatın. Millet ne diyorsa biz ona göre hareket ediyoruz.

*Anayasa Mahkemesi’nin mevcut haliyle milletimizin vicdanında karşılığı yoktur ve Mahkeme Başkanı’nın tarafsızlığı söz konusu değildir. Bu mahkemenin kapısına kilit vurularak yeni baştan yapılandırılması bir adalet, siyaset ve demokrasi sorumluluğudur. Halen AYM Başkanlığı makamını işgal eden şahsın, geçmişte Polis Akademisi Başkanı'yken PKK açılımına nasıl ev sahipliği yaptığını, görevdeyken hangi şaibeli işlere karıştığını biz gayet iyi biliyoruz. Polis Akademisi'nde sözde Kürt çalıştayı düzenleyen zat, bugünün AYM Başkanı'dır.

*AYM'nin bir darbe mirası olduğu ortadadır. AYM ayet hükmü değildir, kapısına kilit vurularak yeniden yapılandırılmalı. AYM'nin yapısı değişebilecektir.''