Akşener’in önemli açıklamalarda bulunduğu programın satır başları şöyle:

ALLAH, DÜN SÖYLEDİĞİNİ BUGÜN PATRONUNUN ELİNİ ÖPEREK YOK
FARZETTİRMEK ZORUNDA BIRAKMASIN

Bence soruşturma izni vermeyeceğim demek çok vahim bir şey. Silahlı bir gücün başındasınız
siz. Çıkıyorsunuz diyorsunuz ki, o suçlu ama soruşturma açmayacağım. Bu kanun yok, hukuk
yok demek. Bu tek adam rejiminin yatayda ve aşağıdaki davranış biçimi. Ben 8 ay bakanlık
yaptım. Gün Sazak’ı arkadaşlar hatırlatıyor o da altı ay yapmış bugün bile dualarımızda yer
alan gümrüklere yaptığı o namuslu tutumun bugün bile konuşulduğu stajyer bakandı.
Rahmetli Erbakan Hocanın Başbakanlığında İçişleri Bakanlığı’nı yürüttüm, biz görevden
alınmadık biz o günün vesayet odakları tarafından düşürüldük. Bu stajyer bakan vesayet
odaklarına kafa tuttu ama patronunun önünde kafayı eğmedi. Allah böyle dün söylediğini
bugün patronunun elini öperek yok farzettirmek zorunda bırakmasın. Bütün bunlar bu tek
adam rejiminin Türkiye’ye getirdiği sonuçtur.


BU TRAJİKOMİK BİR MESELE
Bugün kadir gecesi Allah bütün dua edenlerin dualarını kabul eylesin. Biz Allah’a dua ederiz.
Orada bir kişi var türbede. Oralarda dua edersin. Fatih Sultan Mehmet Han’a hepimiz saygı
göstermek durumundayız. Ama türbe tekmelenmiyor, içeriye zaten girdiğinizde dua
ediyorsunuz. Bu trajikomik bir mesele.


AŞI BECERİKSİZLİĞİNİN FATURASINI BENİM ÜZERİME, İYİ PARTİ ÜZERİNE
BIRAKMA EYLEMİ BU
Ben hem pandemi için hem dış politikadaki sıkışıklık için memleket masası toplantısı
önerdim. Buna karşılık hem küçük ortaktan hem büyük ortağın parti sözcüsünden hakarete
maruz kaldım. Yapıcı olmaya gayret ettik. Bizim derdimiz iktidar yıpransın diye millet
acından ölsün değil. Dedik ki, Sağlık Bakanı’nı ben kişi olarak arkasında durmaya çalıştım.
Çünkü bilim kurulunu kurdu, doğru bulduk. Sık sık kamuoyunu bilgilendiriyordu doğru
bulmuştuk. Çin’in Uygur Türklerine uyguladığı mezalim Çin’den aşı almayın manasına
gelmedi bizim için. Çünkü biz rasyonel düşünen insanlarız. Çin’in yaptıklarının kabul
edilebilmesi mümkün değil. Kocasının evinden çıkarılıp Çinli erkeklerin koyulduğu bir
sistemden bahsediyoruz. Öldürülmeye maruz kalan insanlardan bahsediyoruz. Madem Çin ile
bu kadar ahbaplıkları var bu arkadaşların o zaman bu aşıyı alırım ama buradaki bu meseleyi
çöz demesi gerekirdi. Kendi beceriksizliklerini benim üzerime bıraktılar. Çok daha vahim Çil
ile aramızdaki hassas mevzuyu kaşıyarak diyor. Burada söyleyecek kelime bulamıyorum. Aşı
beceriksizliğinin faturasını Benim üzerime İYİ Parti üzerine bırakma eylemi bu. Sonuçta
böyle bir beceriksizlik ortaya çıktı, ne yapsın Sağlık Bakanı? Sayın Cumhurbaşkanı böyle bir durumda elini yıkayıp çıkacaktır. Sağlık Bakanı da diyor ki, ben masumum suçlu Meral
Akşener.


PLANLI HESAPLI KAPANMA İLAN EDİLMİŞ OLSAYDI BÖYLE OLMAZDI

İsrafın önüne geçin dedik. Kamu Özel Sektör iş birliği içerisindeki ödemeleri mücbir sebep
nedeniyle erteleyin dedik. Tüketimi ve sanayinin işlemesinin yolları var, bunun için gerekirse
para basabilirsiniz ama parayı geri çekme sürecini doğru tespit edin dedik. Kişi başı esnafa 10
bin destek verin dedik. Aile bireylerine 500 lira verin dedik. Kiraları bir süre almayın dedik.
Bunlarla ilgili her birinin kaynağını da söyledik. Bir şeye karar veriliyor ben yaptım oldu,
sonra göç yolda düzeltiliyor. Sayın Erdoğan kapanmayı ilan etti, o konuşmanın yüzde 70’i
Biden’la yüzde 25’i kapanmayla ilgiliydi. Daha sonra pazarların açılması gerektiğini anladılar
şimdi pazarlar açılıyor. Bu önceden düşünülse, kurumlardan bilgiler alınsa, STK’lardan
görüşler alınsa dönülse muhalefetin de görüşleri alınsa, akademinin görüşleri alınsa bu
kapanma ile ilgili eylem planını hesaplı kitaplı ilan edilmiş olsa biz bunları yaşar mıydık?
Yaşamazdır.


ASLINDA BUNUN CEVABINI DAMAT BAKAN VE SAYIN ERDOĞAN’IN
VERMESİ GEREKİR
Şimdiye kadar hep kredi yardımı yapıldı. Kaynak ayırma işi tercihle alakalı bir şey. 100
milyar liralık bir paket açtılar, bina stoklarına yönlendirildi, dolar alındı, sonra dolar patladı.
Merkez Bankası faiz artırdı başkan gitti, ikinci başkan faiz indirdi yine gitti, şimdiki başkan
aynı tutmaya çalışıyor da aynı tutmaya çalıştığı için yakında gider. Faiz sebep enflasyon
sonuç iddiasının neticesinde 128 milyar dolar çarçur edildi. Dolar yükselmesin faiz artmasın
seçime gideceğiz denildi. Aslında bu cevabını Damat Bakan ve Sayın Erdoğan’ın vermesi
gereken bir soru.


ERDOĞAN’A SESLENİYORUM; O BEŞ MAAŞ VERDİĞİN DANIŞMAN YERİNE
TERCİHİNİ GENÇLERDEN YANA KULLAN
Ben 20 Ocak 2020’den itibaren 28 İl gezmişim 128 yaklaşık ilçe gezmişim. Birebir şahit olma
konusunda Türkiye’de bu konuda söz edebilecek konumdayım. Geziyoruz mesela Konya’ya
gittim esnafların dediği; ne güzel siz geldiniz. Diğer ağalar geliyor mu diyorum, nerede abla
diyorlar. Ben buradan Sayın Erdoğan’a sesleniyorum en azından o illerin milletvekillerini bu
insanlara göndersinler ve dertlerini birebir dinlesinler. Ecevit döneminde yazar kasa atılmıştı
ve o insan tutuklanmamıştı. Yani ekonomi zordaydı o zaman da o zorluk sebebi ile
Başbakanın arabasının önüne yazar kasa attı, derdini dile getirdi. Niye attın, vatan haini,
fetocu denmedi. Bu ne demek biliyor musunuz, yokluk var, açlık var. Esnaf geziyorum saat
dörtte siftah yapmamış esnaf var. Böyle bir sistemin içinde çocuğuna bakacak, tablet yok,
internet yok. Siz akşam eve bir şey götüremezseniz bir babasınız ne yapar o insan normal
şartları protesto etmesi lazım. O protestoyu ettiği takdirde ne oluyor bir giriyor hapse
çıkamıyor. İntihardan başka çare mi var? Adalet ve hukukun eksikliğine geliyoruz. Beş maaş
alan danışmanlar var. Sayın Erdoğan’a sesleniyorum o beş maaş verdiğin danışman yerine
tercihini gençlerden yana kullan. Vietnam’da gençler var orada bir hayat kurmuş, bu ülkenin
eğitimli gençlerinden bahsediyorum. Aile Bakanını başarısız bulmuşsunuz görevden
almışsınız ve ballı maaşlı yerlerin yönetim kurullarına atıyorsunuz, bu nasıl bir şey.

SİSTEM TASARIMIZI SAYIN ERDOĞAN’A DA GÖNDERECEĞİZ
Biz bir sistem tasarımı yaptık. Hukuki metnin üzerine giydirilebileceği bir sistem tasarımı. Bu
parlamenter sisteme geçişle ilgili kurumlar yok edildiği için, itibarsız hale geldiği için biz bu
kurumların tasarımını yaptık. Mesela Danıştay nasıl olacak, Sayıştay nasıl olacak, Anayasa
Mahkemesi nasıl seçilecek. Millet iradesinin yansıdığı, hukukun üstünlüğü, artı adaletin
sağlanacağı önlemlerin alındığı parlamentonun gücünün yüksel olduğu, yürütmenin de daha
hızlı hareket edeceği bir sistem tasarımı yaptık. Kurumlar üzerinden prensipleri tasarladık. Biz
bunu kendi içimizde yoğurduk, herkes fikrini söyledi, onu bütün arkadaşlarımız yeniden
yoğurdu. Şimdi ben 26’sındaki grup konuşmamda bunu açıklayacağım. Bu bir yol haritası
size göndereceğim, akademiye göndereceğim, bütün muhalif partileri dolaşacağız vereceğiz
ve hatta Sayın Erdoğan’a da göndereceğiz. Bu konuda DEVA Partisi ile Gelecek Partisi ile
CHP ile görüşmelerimiz var. Diyelim ki, seçim geldi parlamenter demokrasiden yana olanlar
birlikte bir ittifak modeli içinde gireceksek o zaman bu yapılanların dışında aynı zamanda bir
ilkeler bütünü halinde bir metni imzalayıp biz o seçime gireceğiz.


BAHÇELİ’NİN ANAYASA TEKLİFİ BUGÜNKÜ SİSTEMİ DÜZELTELİM İSE BİZ
YOKUZ
Sayın Bahçeli’nin durup dururken partili cumhurbaşkanlığı meselesini getirdi. Bununla ilgili
muhalif olan her bireyin söylediği bütün arızalı konuların tamamı gerçekleşti. Uçacaktık,
kaçacaktık, ekonomi çıkacaktı ama tam tersine bir sonuçla karşı karşıya olduk. Anayasa
teklifiyle, parlamenter sistem ile ilgili çok yol almış parlamenter demokrasiden yana olan ve
bu konuda çalışmalar yapmış muhalif partilerin kafasını karıştırıp, gelin biz bugünkü sistemi
düzeltelim derse biz yokuz. Sayın Erdoğan partili cumhurbaşkanlığı meselesini talep etti
Sayın Bahçeli yerine getirdi. Sayın Bahçeli kendi başına hazırladı mı yoksa tam tersine
herkesi düzeltme konusunda ikna edip sonra başka bir şeyle mi çıkar bilmiyorum. Düzeltme
konusunda o masaya oturmayacağız. Biz değişmesini istiyoruz. 100 maddenin 100’de kötü
değil ama biz düzeltmek amaçlı bir masada olmayacağız. Biz Sayın Erdoğan’ı da davet
ediyorum partili cumhurbaşkanlığı sisteminden vazgeçin, parlamenter sisteme geçiş ile ilgili
hepberaber oturup konuşalım.


İNSANLAR ARACILIĞIMLA, TAYYİP BEY’E SESLERİNİ DUYURMAYA
ÇALIŞIYOR
24 Haziran’da olan herşeyi çalıştım. Güney Doğu’yu çalıştım. Sosyolojiyi çalıştım. İktidar
partisi de dahil olmak üzere her bir siyasetçi grubun benim cumhurbaşkanı adayı olabilmek
için öldüğüm gibi bir kanaate varmışlar. Bu önerme üzerinden ben Kürtlerle ilgili vicdanlı
davranmaya gayret ettim ama bu ne anlaşılmış biliyor musunuz, HDP üzerinden Kürtlere
çiçek attığım anlaşılmış. Ben dedim ki, Cumhurbaşkanlığı için partimle beni karşı karşıya
getirmek için HDP’ye hakaret ediliyor, sözde HDP ama Kürtlere hakaret ediliyor. Kürtlerin
bu devletin yanında yer alıp PKK’nın karşısında yer aldıklarını ben biliyorum. O insanların
şehitleri var, gazileri var, seçim kazanmak için bu hakaretlerle karşı karşıya kalmamaları için
ben uyarıyorum. Bizim 29 arkadaşımızı Yeni Şafak gazetesi manşet etti, günah, ayıp.
Güneydoğuda şehit vermiş insanlar var o insanlara biz borçluyuz. Toptancı genelleyici bir dili
kınadığımı ifade etmek istedim. Kutsal olan ne varsa onlar bizi bölmek için kutuplaştırmak

için kullanılmış. Gezerken gördüğüm Urfa’da kadınlarla, esnafla, çiftçi ile yaptığımız
konuşmalarda hiç önyargı ile karşılaşmadım. Benim aracılığımla Tayyip Bey’e seslerini
duyurmaya çalışıyor insanlar. Eskişehir ve Hakkari’deki gencin derdi aynı. 8-9 yaşında
çocuklar tablet istiyor. Mardin’de, Konya’da, İstanbul’da, Aksaray’da, Bursa’da tablet istiyor.


UMUTSUZLUK VARDI, ŞİMDİ O KALKTI
Biz fakirlik kapanındayız, orta gelirliyi borç tuzağından nasıl çıkarırızı konuşmamız gerekirdi.
AB ülkelerindeki refahın bizde nasıl yaygınlaştırılacağını konuşmamız lazım. Bu gençler
nerede olduğu farketmiyor ortak özelliği çok ideolojik bir cümle kurana rastlamadım,
hepimizden akıllılar. Bir Kürt genci bana aynılaşmayın dedi. Bu bir aklın ferasetin ürünü. Bu
gençlerin ortak noktası, nefes alabilmek, iş bulabilmek, hayal kurabilmek. Bu kutuplaşmanın
bugün çöktüğünü görüyorum. Ben DEDAŞ diye bir kavramı Urfa’da öğrendim. Bir elektrik
şirketi ve çiftçinin durumu vahim. Geldim arkadaşlarla paylaştım bunu ve elektrik
şirketlerinin devletleştirilmesi gerektiğine kanaat etti arkadaşlarım. Bu elektrik dağıtımıyla
ilgili inanılmaz bir problem var. Öncelik sıralamaları değişmiş, etnik aidiyet üzerinden ne
gidiyor, dini aidiyet üzerinden ne dolaşıyor onu görmüyorsunuz. Umutsuzluk vardı şimdi o
kalktı.


SEÇMEN AÇISINDAN YAPMAMIZ GEREKEN ŞEY; BU BÜTÜNLÜĞÜ
ÇOĞALTARAK DEVAM ETMEK
Ben her adımda herşeyi şeffaflaştırarak gidiyorum. Ben seçildiğim günden itibaren herşeyi
çok şeffaf götürmeye stratejik olarak önem veriyorum. Bizim seçmen açısından yapmamız
gereken şey bu bütünlüğü çoğaltarak devam etmek. Üçüncü bir ittifakı doğru bulmuyorum.
Ben onlar adına konuşmaktan çekiniyorum, nezaketen. Nazik ve zarif olmaya gayret etmeliyiz
o saklı kalmak kaydı ile hem Gelecek Partisi’nin hem Deva’nın Hem Saadet Partisi’nin hem
CHP’nin birlikte bir sistemde yer alması gerektiğine inanıyorum. HDP ayrı girmeli benim
kendi fikrim. Biz parlamenter sisteme geçinceye kadar farklılıklarımızı muhafaza edip
müştereklerimizi öne çıkarıp hareket etmemiz gerekir. Sayın Erdoğan demişti ki, İstanbul’u
alan Türkiye’yi alır. Islak imzalarla yapamadılar, üç kağıt yaptılar millet iradesine el uzattılar.
İkinci seçimde 8500 oy farkıyla İstanbullu el koydu. 248 bin muhalif seçmen sandığa
gitmemiş ama 350 bin Ak Parti seçmeni gitmemiş. Seçimlere ittifak olarak ortak bir adayla
gitmek yararlı olacaktır dersek doğru olur, gitmeli dersem yanlış olur. Türkiye’nin bu ucube
sistemin gidişinin önünü tıkayacak toz olmayacağım.

ESNAFTA AK PARTİLİ KAVRAMI BİTİYOR
Şu anda erken seçim için bir şey söyleyemeyeceğim. Sahada seçim talebi var. Bunu istiyorlar
birinci sesimizi duyurun ikincisi seçimi getirin. İlk Antalya ile başladım ziyaretlerime orada
daha az konuşuyordu insanlar dertlerine yönelik. Dertlerin büyük çoğunluğu ekonomi. Ak
Partililer biraz daha uzaktı, biz reisten memnunuz diyordu ama hiç kötü birşeyle
karşılaşmadım. Ak Partili kavramı bitiyor esnafta. İkizdere’de Yüzde 88 oy aldığınız bir
ilçede bir taşocağı açtırmasanız ne olur, doymadınız. Seçmen odaklı millet odaklı şey bitmiş
durumda. Kendi doğduğu şehrin bir ilçesini bir taş ocağı için müteahhide tercih etti. Saray
ayrı bir evren beş tane maaş alan seni rahatsız etmiyor, görevden aldığın bakanı en önemli
kurumlardan birine yönetimi kurulu üyesi yapıyorsun.

TÜRKİYE ÇİN’İN VE RUSYA’NIN EŞİT BİR ÜYESİ DEĞİL, YANCISI
Cumhuriyetin kurulmasından itibaren bir yolculuk var bir de Tanzimat Dönemine giden bir
yolculuk var. Biz batı medeniyeti üretim kalkınma demokrasi, bu yolculuğu cumhuriyette
devam ettirmiş. Cumhuriyetin devam ettirdiği yeni dünya düzenine uygun, yeni değer
setlerine uygun yenilenerek gidiyorsunuz. Batıyı hedeflemiş ama doğunun devletleriyle
dövüşmemiş. Şimdi ne Çin’in ne Rusya’nın yanındaki Sayın Eroğan’ın yönetimindeki
Türkiye’nin yancılıktan başka bir durumu yok. Çin’in ve Rusya’nın eşit bir üyesi değil
yancısı. Niye böyle sayın Erdoğan bu ülkeyi mal kabul ediyor Şahsım ülkesi, kişisel
sevdikleri Türkiye’nin sevdikleri, nefret ettikleri Türkiye’nin nefret ettikleri böyle bipolar bir
dış politika anlayışı olamaz. Biz nasıl tarifliyoruz, 21. Yüzyılın değer setleri içerisinde hedef
demokrasi, hukukun üstünlüğü, refah, zenginleşme, kalkınma, üretim, bir taraftan da
çevremizi ekonomik coğrafya olarak tanımlıyoruz.


BİPOLAR DEDİĞİM, SAYIN ERDOĞAN’IN SEVMEDİĞİ BİRDENBİRE
TÜRKİYE’NİN SORUNU HALİNE GELİYOR
İYİ Parti’nin genel başkanı seçildiğim gün bir yemin ettim vicdanımdan ayrılmayacağıma
dair. Beşşar Esad ile görüşülüyor diye duydum inşallah doğrudur dedim. İYİ Parti’nin Genel
Başkanı olarak gagalamam lazım hepsini fakat demiyorum o barışın sağlanması lazım, bu
insanların bir kısmını hepsini gönderemezsiniz, gitmek isteyen insanların dönüşünü
sağlayacak ve güvenliğini sağlayacak sistemin kurulması lazım. Bu insanların buraya
getirilmesini sağlayan biziz, Türkiye. Sanane kardeşim Beşşar Esad’dan. Mısır’ın içişlerine
karıştık biz. Nursi’yi sevdi kabul, Sisi devirdi. Öldürülmesine asılmasına karşı çıkın tamam
ama küstü, Sayın Erdoğan Sisi’ye küstü. Küstüm ver misketlerimi diyeceğine canlı kurtaracak
bir imkanın vardı, müzakere konuşma. Biden’ın neredeyse sözde Ermeni lafına neredeyse ben
suçlanacağım. Hangi hükümet gelirse gelsin bunlarla bilek güreşi yapıyor. Bugüne kadar o
bilek güreşini herkes kazandı. Arkadaşları gitti kampanyasında neredeyse çalıştılar. Bipolar
dediğim bu, Sayın Erdoğan’ın sevmediği birdenbire Türkiye’nin sorunu haline geliyor.


ÇOK İYİ BİR EKONOMİK KADROMUZ VAR
Çok iyi bir ekonomik kadromuz var bizim. Türkiye’de zaten ekonominin patronu güven,
güveni sağlayan hukuk, adalet, demokrasi. İlk iş adaleti ve hukukun üstünlüğünü tesis
edeceğim diyorum. İki derhal ihale yasasını çok şeffaf hale getirecek bir değişiklik yapacağız.
İş insanlarının üzerindeki vergi yükünü kaldıracağız ki istihdam sağlansın. İlan edilmiş
kuralları bozmayacağımızı görecekler tedbirleri aldığınız zaman yatırım gelir zaten. Yatırım
güvensizliğin olmadığı, hukukun olmadığı, adaletin olmadığı bir yere gelmez köpek balığı
gelir çarpıp gider. Para bulundu tercih yanlıştı sadece betona gömüldü.


BİR DEVLETİN DERİNİ SIĞI OLMAZ
Bir devletin derini sığı olmaz. Devlet devlettir, kanundur, hukuktur, demokrasidir,
kurumlardır. Mesela İçişleri Bakanını bir sözü var mesleğim gereği hepinizle ilgili bilgilere
sahibim onları konuşmuyorum dedi. Ben 8 ay bakanlık yaptım benim hiç böyle bir bilgim
olmadı. Birileri bilse bile sen bilmezsin sen siyasetçisin. Bir savcının şu ana kadar harekete

geçmemiş olmadığına da baktığınız zaman iş çok kötü. Çin’e ümit bağlıyorlar Çin’in bugüne
kadar yaptığı gittiği her yerde orayı talan etmek. Koloniler kuruyor Afrika’da onu yaptı.
Demokrasisi olmadığı için demokrasi ile yönetilen ülkeye yatırım yapamıyor Çin. Onların
demokrasi gibi bir derdi yok. Demokrasinin hesap verebilirlik şeffaflık gibi bir ilkesi var.
Buraya geldiği zaman siz kendi devletinize hesap vermek zorunda kalıyorsunuz, Çin’de böyle
bir şey yok.


HER ZAMAN EYLEMLER, OLGULAR VE TUTUMLAR ÜZERİNDEN
KONUŞMUŞUMDUR
Soylu diyor ki, Celal Bey çok büyük iyilikler yaptı ve ona hakaret etti dedi. Ben ona çok
şaşırdım. Ben Sayın Erdoğan ve Bahçeli’ye hiç hakaret etmedim. Sayın Adan bir beyanatta
bulundu hepimize nesebi gayri sahih dedi. Annam Celal Bey oğlum derdi, anama ve
hepimizin anasına beraber nesebi gayri sahih diye suçladı. Mahkemeye verildi ve Celal bey
berat etti. Ben bunu anlattım, Celal beye hakaret etmişim. Ben hep eylemler olgular ve
tutumlar üzerinden konuşmuşumdur. Sayın Soylu şehvetli konuşmayı çok seviyor.