Ülke gündemindeki son gelişmeleri değerlendiren Akşener’in önemli açıklamalarından satır
başları şöyle:

DAMAT BAKAN GÖREV YAPTIĞI DÖNEMİN HESABINI VERMELİDİR

İktidar başta olmak üzere küçük ortağı, bakanları, genel başkan yardımcıları her biri bir şey
söyledi 128 milyar doların nerede olduğu konusunda. Hem CHP hem İYİ Parti bu 128 milyar
doların peşine düştük. Asıl vahim olan, Sayın Erdoğan bir açıklama yaptı kimse bir şey
anlamadı inanmadı, Genel Başkan Yardımcıları açıklamalar yaptılar, damat Bakan ortada yok,
Merkez Bankası Başkanı bir açıklama yaptı, Maliye Bakanı bir açıklama yaptı ilginçti Merkez
Bankası Başkanı bu konuda milleti bilgilendirmeli dedi. Biz onun arkasındayız takip
ediyoruz. Partili Cumhurbaşkanlığı sisteminin Türkiye’yi getirdiği nokta açısından çok güzel
bir örnek bu. Demek ki, kimsenin hiçbirşeyden haberi olmadığı, sadece Damat Bakan
döneminde olan bir kayıplar ülkesi. Cevabı doğru dürüst verilmedi için, vatandaş da bunun
peşine düştü.
Bu kadar acılı bir dönemin yaşandığı Türkiye’de, 128milyar doları Türkiye’nin hayrına
harcamış olabilirsiniz, bunu açıklayacaksınız vatandaş size saygı duysun. Sırf seçimi
kazanmak için, doları düşürmek için yapılan birşeydir. Görev yaptığı süre içerisinde yapılanın
edilenin hesabını vermek zorundadır damat bakan.


SADECE İSTANBUL’UN KAYBEDİLMESİ BİLE YARINA GÜVENLE BAKILIR
HALE GETİRDİ

İYİ Parti kuruldu, Meral Akşener kimsenin beklemediği bir çözüm buldu, gitti CHP’den 15
milletvekili istedi. Bu Türk siyasetinde ilk defa olan bir şey, bu bir demokrasi tutumu. Sayın
Kılıçdaroğlu ve o 15 arkadaşımız da böyle bir demokratik tutumu hiç göz kırpmadan yerine
getirdiler. Her zaman minnettar olacağım. 31 Mart’taki birliktelikle İstanbul Ankara
kazanılmış oldu. İstanbul ve Ankara’nın kaybedilmesi iktidar partisinde bütün dengeyi bozdu.
Yani ne yapılırsa yapılsın bu arkadaş yerinde oturur kanaati yerlebir oldu. Sadece İstanbul’un
kaybedilmesi bile yarına güvenle bakılır hale getirdi.
Pandemi konuşuluyor, üçüncü pik yapma hali konuşuluyor, lebalep kongreler, bir kişinin beş
maaş alışı, o pis dil konuşuluyor. Vatandaşın sıkıntıları konuşulmuyor. Gençlerle zaman
zaman konuşmalar yapıp onlardan ders alıyorum. Onlardan bir genç kız bana o pis dili
konuşmayın dedi. Gerçek gündem başka bir şey. Biz yün yumaklarına takılmıyoruz.


YAZIKLAR OLSUN SAYIN KOCA’YA

Sayın Koca’nın açıklamalarını birebir üzerime alındım. Uygur Türklerine Soykırımın hası
orada yapılıyor, Çin’de. Kamplar var, evlere Çin’li erkekler giriyor kaynaştırma adına. Bu arkadaşların hassasiyetle üzerinde durdukları şey Müslümanlıktır. Rabia’yı da unuttular, şehit
Esma’yı da unuttular onlar ayrı. Yazıklar olsun Sayın Koca’ya Çin ile aramızdaki hassa
konuları kaşıyarak” diyor yani o Müslüman Türk kadınlar tecavüze uğruyor, soykırıma
uğruyor, aramızdaki hassas konuları kaşımakmış yazıklar olsun. Çin’den aşı gelecekti diye
soranlara cevap vermiş. Biz sadece Çin’den gelen aşıları sormuyoruz, Biontek al dedik,
çeşitlendir dedik. Çin ile aralarında ne olduğunu bilmiyoruz, dış politika ile alakalı hiçkimse
bir şey bilmiyor, ne Meclis biliyor ne siyasi partilerin dış politikadan sorumlu vekilleri biliyor.


AŞI MESELESİNDE ÇUVALLADILAR

Biz hakkın ve hakikatin peşindeyiz. Aşı meselesinde çuvalladılar. Biz Sayın Koca’dan
ümitliydik başlangıçta. Erdoğan siyasi geleceğine bir fırsat gördü, pandemiyi değil algıyı
yönetmeye başladı. İşte size ucube sistemin bir baka kötü sonucu. Şu anda her ikiside
başarısız olunduğun farkındalar. Sayın Erdoğan bu işi Sayın Koca’nın üzerine yıkacaktır, elini
yıkayacaktır. Sayın Koca’da zeki bir hamle yapıp bizi suçlamış. Çin Elçiliği resmen tehdit
etti. Sayın Koca da bir hedef göstermiş, buyurun buradayız. İktidara kimse taş atmadı herkes
elinden geldiği kadar gayret etti, iyi niyetle çözüm önerileri sunduk. En kötü ihtimalle
Türkiye’deyim, nasıl bir şuur altı. Biz de en iyi ihtimalle Türkiyemizdeyiz.


BÜYÜK RESME BAKILAMADIĞI İÇİN ÜÇÜNCÜ DALGAYI YAŞIYORUZ

Devlet olmak ciddiyet gerektirir, devleti yönetmek iki kere ciddiyet gerektirir, krizler üç kere
ciddiyet gerektirir. Pardemi bir kriz bu krizi yönetmek için istişare edilecek kurumların
hafızaların olması gerekiyordu. Bu devlet hafızasını yok ettiler. Kurallar ve kurumlar
bütünüdür devlet. Tek adam sistemine geçildi her bir konuyu Sayın Erdoğan yönetiyor. Biz en
başında dedik ki, kapıları kapatın, en az iki hafta üç hafta kapanma yapın. BU arada esnafa
ödemesiz kredi verin, ailelere kişi başına 500 lira para verin. Bir kriz oldu, hayır kapanmak
dendi, paket açıklandı, bir baktık malum müteahhitlerin ellerindeki konut stoku erisin diye
konut kredisine gitti. Halbuki, bizim dediklerimiz yapılabilse insanlar gidip ihtiyaçlarını
alacak, sanayici üretecek, esnaf satacak, tüketici gelip alacak bu döngüyü sağladığınız zaman
çarklar dönecek tam tersine biz müteahhitlere verdik. Sayın Erdoğan’ın kapanma kararı
konuşmasının yüzde 70’i dış politikaydı yüzde 20 kapanmaya aitti. Bunu yaptıktan sonra bu
insanlar ne yiyecek ne içecek diye düşünülmemiş. Büyük resme bakılamadığı için üçüncü
dalgayı yaşıyoruz. Biz söylüyoruz şunu şunu yapmanız lazım bazılarını yapıyorlar. Hep göz
yolda düzeltiliyor. Bu ucube sistemi değiştirmeden bu düzen değişmez.


BAYRAMDAN SONRA İKİZDERE’DE KÖYLÜLERİ ZİYARETE GEDECEĞİM

Bizim yönetimimizde yap işlet devret projesinde devletin yaptığı köprülerin fiyatı ile onların
yaptıkları arasındaki farklar ortadan kalkacak bu netlikle söyleyeyim. İkizdere’ye bayramdan
sonra bir ziyaret yapacağız yerinde görmek için. Tayyip Bey Rizeli ve hemşehrilerinin
karşısında bir müteahhidin yanında yer almak nasıl birşeydir. Yoksulluğa çare diye geldiler,
zengini daha zengin yaptılar. Bir taş ocağında olmasın kardeşim. Gelinleri olarak geleceğim
direnmeye devam.
Kongrelerde maske cezası bile yazmamışsınız, camiye gelen insanların gözlerine gözlerine
biber gazı sıkıyorsunuz.

DAHA ZEKİCE ADIMLAR BEKLERDİM

Sayın İmamoğlu’na yönelik bir alerji var. Ben daha zekice adımlar beklerdim. Ben içişleri
Bakanı olsam o soruşturma iznini imzalamadığım gibi onu benim önüme getireni de görevden
alırdım, o derece bir aptallık. Onun hukuki, ahlaki bir durumu yok. Ben dindar bir insanım,
Bizim dinimizde dua ederiz başka bir şey ama Fatih Sultan Mehmet Han ya da eşi sonuçta bir
insan emri vaki oldu ve öldü orada cenazesi duruyor. Geçmişte bu ülkeye yaptığı hizmet
sebebi ile elbette çok büyük saygıyı hak ediyor ama el bağlamanın ne hukuki, ne ahlaki ne
dini bir neticesi yok. Ahmaklık bu, böyle bir şey yok, ortak zeka kaybı oldu Türkiye’de. Bu
çok zekasız bir iş.


BU GENELGE HUKUKA UYGUN DEĞİL

Görüntünün kaydedilmesi tam tersine emniyet mensuplarını koruyan bir durumdur bu. Zaten
hukuka uygun adımlar atıldığı zaman çekilmiş çekilmemiş bir zararı yok. Ama bu şaibe
yaratır, doğru değil. Ben İçişleri Bakanlığı görevimi yaptığım zaman bir Allah’ın kulu
hakkında, PKK’lı şucu bucu hariç ben normal sıradan vatandaşların şunu var, bunu var gibi
tek bir bilginin bana geldiğini ya da benim talebim gibi bir şey asla olmamıştır. Bu fevkalade
bir üstün güç değil tam tersine bir nakısadır. Emniyet mensuplarının hukuka uygun kanuna
uygun iş yaptıklarına güveni pekiştirir. Siyasi iradenin hukuk dışı talimatını yerine
getirmemek gibi bir görevi vardır bürokratın. Çünkü siyasetçi yıkar elini bürokrata bırakır
gider, bürokratın imzası vardır. Bu genelge hukuken doğru değil, yaptırım gücü olmaması
lazım. Bu genelgeyle hukuka uygun iş yapılmayacak, işkence yapılacak şu yapılacak bu
yapılacak gibi bir şaibeyi emniyet mensuplarına yapıştırıyorsunuz.


BAKAN OLDUĞU İÇİN YÜCE DİVANA GİTMELİ

Ruhsar Pekcan’ın dezenfektan olayından sonra hakkında çıkan olaylara bakınca, kesinlikle
yüce divana gitmesi lazım. Uyarılara rağmen nasıl oluyor da Bakan oluyor? Nereyi tutsanız
elinizde kalıyor. İçişleri bakanlığının sisteminden ortaya çıkan pek çok şey var. Sayın
İmamoğlu’nun eli arkada diye açılan soruşturma var. Diğer taraftan sayın Emine Erdoğan’a
gelen bildirinin bir uyarı mahiyetinde sonradan Bakan oluyor. Hiç mi kimse çıkıp da bu yanlış
dememiş. Türkiye tel tel dökülüyor.


YARIN BİR İŞ BİRLİĞİ OLACAK GİBİ GÖZÜKÜYOR

Anketlerde iki partinin oyu 42 civarında, Ak Parti 25 civarında. Buna karşılık Millet ittifakı
ise İYİ Parti büyüyor, CHP düşmüyor, Deva ve Gelecek Partileri var Saadet Partisi fena
gitmiyor. Muhtemelen yarın bir iş birliği olacak gibi gözüküyor. Deva ve Gelecek Partisinden
bahsediyorum. Böyle baktığınız zaman Cumhur ittifakının seçilmesi mümkün görülmüyor.
Sayın Bahçeli tarafından Sayın Erdoğan Cumhur ittifakının adayı ilan edildi. Böyle bir
sistemin içerisinde şimdi dönüp bakılıyor burada kim olacak? İki tane yol var, bir kere fitne
yaratmak. Cumhur ittifakı etle tırnak oldu, mezara kadar, bir sevgi böcüğü durumundalar,
böyle bir şey ben görmedim, bu derece bir hemhal oluş ben görmedim. Bizimkisi bir iş birliği
24 Haziran’da da 31 Mart’ta da iş birliğiydi. Sonuçta o iş birliğinde biz İYİ Parti olarak
kendimizi koruyarak, CHP de kendisini koruyarak geldik. Her şeyin tarifini biz ayrı ayrı
yapıyoruz, her şeye çözümlerimiz başka böyle olunca aynı zamanda kırmadan incitmeden
rakibiz, onun için iş birliği içinde rekabet diyebileceğimiz bir sistemimiz var. Tariflerimiz
farklı olabilir ama Türkiye’ye dair tasavvurlarımızda aynıyız, bu farklılık aynı zamanda bir

güç, aynı zamanda bir enerji. Yani Saadet Partisi’nin mesajını verdiği seçmen kitlesi ile
CHP’nin mesaj verdiği seçmen kitlesi başka onun için bir problem yok. Halbuki, MHP
seçmeni ile Ak Parti seçmeni aynılaşıyor. Kutuplaştırmadan kolay ol aldı Sayın Erdoğan ama
barıştırma konusunu beceremiyor.

BU ÜLKENİN İNSANLARININ UMUDUNU ORTADAN KALDIRACAK,
MUTSUZLUĞUNA SEBEP OLACAK HİÇBİR EYLEMİN, TUTUMUN İÇİNDE
OLMAYACAĞIM

Biz erken seçime hazırız. Seçim için bir aday düşüncemiz olmadı. Partimiz öncelikli olmalı.
Şimdi 24 Haziran’la ilgili tecrübem var. Orada herkesin aday çıkarması denendi. Ben aday
oldum, Karamollaoğlu aday oldu, Sayın ince aday oldu kim ikinci tura kalırsa onu
destekleyeceğiz dedik. Fakat sahada seçmen birinci turda Sayın İnce’nin geçeceğine kanaat
etti, bu sadece bir tespit ama orada birinci turda Muharrem bey geçiyor oldu. Meral
Akşener’in ve Temel Karamollaoğlu’nun hedef kitlesi Ak Parti’ye oy veren ondan
vazgeçmeye hazır seçmendi. Muhalif seçmeni birinci turda geçiyoruza getiren o kampanya
Ak Parti’den vazgeçmiş ama Erdoğan’a kötülük etmek istemeyen seçmeni konsolide etti. Ak
Partiden kopan seçmen MHP’ye oy verdi MHP’nin seçmeni bize oy verdi. Halbuki daha
planlı yapılsaydı bu çalışmalar, birinci turda geçmenin önündeki engel gibi görüldük Akşener
ve Karamollaoğlu.
Bu bir vaka analizi. Bu tecrübemi 31 Mart seçimleri için hem Kılıçdaroğlu’na hem de
belediye başkanı adayı arkadaşlarımıza aktardım. Bu tecrübeyi görmüş sonra o muhalif
seçmenin, yeter artık diyen seçmenin nasıl moralinin bozulduğunu, nasıl umutsuzluğa doğru
gittiğini gördüm bunu yapmaya hakkı yok. 7.3 aldığım için o seçmen bana yürümedi. İkimizin
aldığı oy Sayın Ekmeleddin İhsanoğlu’nun oyu kadar. Bu bilgimi daha derinlikli çalıştım, ben
akademik bir kadroyum. Şimdi Meral Akşener olarak ben kesinlikle bu ülkenin insanlarının
umudunu ortadan kaldıracak ve yine başaramadık dedirtecek, bu insanların mutsuzluğuna
sebep olacak hiçbir eylemin tutumun içinde olmayacağım. Olunmasına da engel olacağız.
Bunu bugün benim pozisyonumda olan bu netlikte söyleyen insan yok. Bu benim elimdeki
ipleri kopardı, elim çok rahat. Seçmen açısından gerçekten onlara yönelik bir çabamın
olduğunu 31 Mart’ta ispatladım. İlçe ilçe geziyorum ne cumhurbaşkanlığı adaylığımı
çağrıştıracak ne partimi öven bir propagandam yok. Vatandaş bunu biliyor, seçmenimiz bunu
biliyor bunun Türkiye açısından çok önemli bir kazanım olduğuna inanıyorum. Bu ucube
sistemden Türkiye’yi kurtarmak zorundayız, onun için de ne düşüyorsa üzerime yapacağım.


BAYRAMDAN SONRA AÇIKLAYACAĞIM

Biz şimdi bir sistem tasarımı yaptık. Anasayada yapılacak değişikler üzerinden yürümedik.
Danıştay’ın pozisyonu ne olacak, Sayıştay’ın pozisyonu ne olacak, üyeleri nasıl seçilecek,
Meclis’in durumu ne olacak, hiçbir vesayet sisteminin olmayacağı, milletin söz hakkı olacağı
bir sistem tasarımı bizimki. Bayramdan sonraki ilk grup toplantısında açıklayacağım.
Partimizdeki bütün hukukçular ne olduğunu biliyor, milletvekillerine sunuldu onay alındı.


HEM MHP’NİN HEM AK PARTİ’NİN BELEDİYELERİ ÇİFTÇİNİN ELİNDE
KALMIŞ ÜRÜNÜ NE VARSA ALSINLAR FAKİR FUKARAYA DAĞITSINLAR

Sayın Bahçeli bir gün çıktı bu ucube sistemi getiren konuşmayı yaptı ve biz bugün neyi
konuşuyoruz. Ben biliyorum ki, Sayın Erdoğan başkanlık sistemini çok istiyordu. Sayın
Bahçeli bunu yerine getirdi. Bence talebi yerine getirdi. O kadaar apar topar gidildi ki
referanduma eksik gediklerin hiçbiri düzenlenmedi. O zaman bu günleri ben söyledim
muhalefette yer alan herkes söyledi. Ve haklı çıktık, keşke haklı çıkmasaydık. Bugün tekrar
söylüyorum bir çiftçi Mersin’de intihar etti, Sakarya’da bir direğe satılık böbrek yazılmış bir
fotoğraf yapıştırılmış, bir insan gördük. Anlaşılıyor ki, bu sistemin sorumluları da memnun
değildir, bu sistemin sorumlusu hem Bahçeli hem Erdoğan’dır. Bu sorunun çözümü, biz
yanlış yaptık iyileştirilmiş güçlendirilmiş parlamenter sisteme geçiş yapalım demektir. Bu
ucube sistemin sorumlusu ikisi. Ben buradan teklif yapayım hem MHP’nin hem Ak Parti’nin
belediyeleri çiftçinin elinde kalmış ürünü ne varsa alsınlar fakir fukaraya dağıtsınlar.
Ekonomi, demokrasi hukukun üstünlüğü, adalet, buna bağlı eğitim ve tamamında kalkınma,
işsizlik, o kadar perişan durumdayız. İlk iş ilk yüz günde şu, ikinci yüz günde şu, bu saydığım
konu başlıklarına dair çalışmalar yapılmalı. Ürettiğimiz, kalkındığımız bir Türkiye bunu neyle
sağlarsınız, liyakat, şeffaflık, hukukun üstünlüğü, adalet ile. Soykırım meselesi Amerika ile
bir bilek güreşiydi, senden evvel gelen herkes bu bilek güreşini aldı, Soykırım dedirtmedi,
sözde soykırımı kabul ettirmedi.

 

Sivil Düşünce Haber Portalı