28 Şubat post-modern darbe döneminde Doğan Grubu’nun darbecilerle bir olup Müslümanlar üzerinde nasıl bir baskı oluşturduğunu, FETÖ elebaşı Gülen’in sözcülüğünü yaparak mevcut iktidara “çekil” emri verdiğini hep birlikte gördük. Doğan Grubu’nun emir eri Fatih Altaylı başta olmak üzere birçok gazetecinin başörtülülere nasıl hakaretler ettiklerini de unutmadıkunutmayacağız.

Fatih Altaylı 28 Şubat döneminde giden yolda ve 28 Şubat post-modern darbe sırasında Müslümanlara ve Refah Partisi'ne öylesine kin ve nefret kusuyordu ki kamu kurumlarında çalışan Müslümanların üzerindeki baskıyı artırdıkça artırıyordu. Merve Kavakçı'nın başarılarla dolu tahsil hayatı, kadın olmasından dolayı pozitif ayrımcılık uygulanmasını bir tarafa bırakın gün geçmiyordu ki hakkında yeni bir itibar suikasti yapılmasın. Altaylı, Uğur Dündar, Çongar, Özkök, Çölaşan, Suna Vidinli, mustafa Mutlu, Kırca, Ataklı, Civaoğlu, Bekir Coşkun, Özakman...vd niceleri 28 Şubat döneminde Merve Kavakçı'ya saldıran çantacı ve cuntacı basın aktörlerinden sadece birkaçıydı.

Altaylı, 6 Mayıs 1999’daki yazısında, Necmettin Erbakan’a ve Merve Kavakçı’ya demediğini koymadığı yazısında şu ifadeleri kullanmıştı:

"Merve Kavakçı meselesi benim kafamda çözülmüştür.
İş ortada...
Bir tarafta Erbakan var.
Gelin bakalım kimmiş bu Erbakan?
Badem bıyıklı, fıldır fıldır dönen gözleri olan, göbekli, komik yürüyüşlü bir tip.
İslami örgütlerle yakın ilişkili.
Mısır'daki terör örgütü Müslüman Kardeşler'le dost.
Amerika'daki radikal İslamcılarla yakın.
Yarı mafya Farakhan'la sıkı fıkı. Kaddafi'nin maaşlı adamı olduğu belgelenmiş bir siyasetçi.
Aynı zamanda İslam Halk Komutanlığı üyesi.
İslamcıların Türkiye'deki maşası.
Diğer tarafta Merve Kavakçı.
Radikal İslamcı bir ailenin kızı.
Baba ve ana, İslami teröre destek veren ülkelerle sıkı ilişkiler içinde, şu sıralar Amerika-Teksas'ta mukim. İslam cemaati lideri. ABD'de bol bulunan ve din adı altında para toplayan sahtekár din adamlarından biri olduğu yolunda şüpheler uyandıracak tipler.
Kızları ilginç. Káh başı açık, káh kapalı. Duruma göre. Bir açıyor, bir kapıyor. Akşamsefası gibi.
Pek çok resmi evrakta başı açık.
Çiller gibi o da Amerikan vatandaşı.
FP içinde bilinen, sivrilmiş bir isim değil. Daha çok yurtdışı bağlantılı.
Ve bu Merve Kavakçı, birdenbire sözde siyasi yasaklı Erbakan tarafından Fazilet Partisi'den aday yapılıyor.
Yani o kadının dediği gibi tabandan gelen istek falan da yok.
Faziletlilerin bile bu adaylıktan son ana kadar haberi olmuyor.
Ve seçiliyor. Fazilet'in tavrı gerginlik yaratmamaktan yana.
İlk gün Meclis'e gelmemesi telkin ediliyor.
O ne? Merve Meclis'te. Faziletliler de şaşkın.
Çaresiz destek oluyorlar.
Çünkü Erbakan'a emir verilmiş: ‘‘Türkiye'yi karıştır.’’
O da Merve'ye buyurmuş: ‘‘Git Meclis'e Türkiye'yi karıştır.’’
Eee, yıllardır Kaddafi'den alınan paraların, milletvekili maaşıyla sahip olunan 150 kilo altının, milyonlarca doların, markın karşılığını ödüyor Erbakan.
Merve de bu ödemelerden biri. Erbakan'a patronları tarafından yollanmış, milletvekili yapılsın diye.
Ama kabahat Erbakan'da değil.
Onu, vakti zamanında hesap sormayanda.
Utanmıyor musun Recai Amca?
Recai Kutan aslında sempatik, kendi halinde bir adamdır. Bu olanların onun da içine sindiğini sanmıyorum.
Ama olayların girdabında sürükleniyor gibi bir hali var. Kendi dışında birtakım gelişmeler oluyor.
Recai Amca olaylara hákim olamıyor. Gelişmeleri geriden takip ediyor. Ve Erbakan'ın istediği doğrultuda hareket ederek hata üstüne hata yapıyor.
Kendi kendine ak dediğine Erbakan emir verince kara demek zorunda kalıyor.
Başkalarının hatalarını üstlenmek zorunda bırakılıyor, gıkı çıkmıyor.
Erbakan'a, “Yahu sen ne sorumsuz bir adamsın. Madem bu kadar meraklıydın. Neden kendi genel başkanlığın zamanında türbanlı aday göstermedin. Senin amacın üzüm mü yemek, bağcı mı dövmek?” diyemiyor. Boynu bükük emir alıyor, uyguluyor.
İnsan suretinde karşısına çıkan şeytana, “Al atını” diyemiyor.
Yazık...
Merak ediyorum, Recai Kutan acaba akşam yattığında nasıl uyuyor?
Acaba çoluğunun çocuğunun yüzüne nasıl bakıyor?
Ben onun yerinde olsam, çok ama çok utanırdım.
Hiçbir şeyden değilse yaşımdan başımdan.
Bu yaşta hálá onun bunun oyuncağı olmaktan.
Şeyh Sait'in akrabasından bu kadar
Merve Kavakçı'yı Meclis Genel Kurul Salonu'ndan dışarı attırmadığı için Ali Rıza Septioğlu'na kızıyor herkes.
Ona ne kızıyorsunuz. Siz onu Meclis'e sokana, sokturana kızın.
Okuma yazma yok.
Kültür yok, konuşma yok.
Zırcahil.
Meclis'te.
Hem de başkan.
Hem de şimdi Cumhurbaşkanı Vekili.
Ey Allahım, memlekete bak.
Ecevit lise mezunu diye Cumhurbaşkanı olamaz, ama Septioğlu Cumhurbaşkanı Vekili olur.
Ha ayrıca, o Septioğlu var ya, Şeyh Sait'in yakın akrabasıdır.
Hani şu cumhuriyet tarihinin ilk irticai ayaklanmasını başlatan adamın.
Katranı kaynatsan olmaz ki şeker, insan soyuna çeker.
Bunu hak ediyor muyuz?
Üzülüyorum. Uğraştığımız işlere bak. Merve'nin türbanı. Turizm sektörü krizde. 10 milyar dolarlık turizm geliri tehlikede. Hatta yarısını şimdiden kaybettik. Hızla harekete geçmek şart…”

İktidarı basın ve medya baskısı ile düşürmeyi kendilerine meslek edinen kimi basın ve medya mensupları, tıpkı 28 Şubat ve 15 Temmuz darbe dönemlerinde olduğu gibi bugün de kendilerine verilen vazifeyi yerine getiriyorlar. 15 Temmuz darbesinin yapıldığı günlerde dahi halen daha FETÖ elebaşı Gülen'i aklamaya çalışan çantacı ve cuntacı gazetecilerin varlıklarını sürdürürken bu arada iktidara yakın bir pozisyon takınarak ne denli kirli işlere bulaştıkları gün geçtikçe daha da belirginleşiyor.

28 Şubat’ta Müslümanları inim inim inleten sözde gazeteci özde ise mafyanın parayla tuttukları çantacı gazeteciler, parayı basanın çantacılığını yapmakla kalmıyor aynı zamanda rüşvet miktarı belirleyerek aracılık yapıyorlar.

Haklarında ortaya çıkan çok sayıdaki ifşaya rağmen utanmayan, ülkede her türlü pis işin çantacılığını yapan cuntacı gazeteciler, bir bir “tatil sezonu” vermeye başladı. Sanıyorlar ki tatil bittiğinde pislikleri hatırlanmayacak ya da unutulmuş olacaklar. Oysa çok değil daha kısa bir süre öncesine kadar işbirliği yaptıkları, otellerinde beleşe konakladıkları mafya takımı kendilerini bir bir ifşa ediyor. Bu ifşaların sonu gelmeyecek hatta daha da katmerleşerek sayıları artacak gibi görünüyor.

Son olarak; Merve Kavakçı’nın kızı Fatma, Cumhurbaşkanı Erdoğan ile birlikte NATO toplantısında ABD Başkanı Biden görüşmesidne başarılı bir şekilde tercümanlık yaptı. Duruşu, bilgi ve başarısıyla Türkiye'yi temsil eden Fatma Abdushanab, çantacı gazetecileri ve 28 Şubat zihniyetli siyasileri yine rahatsız etmişti. Tercümanlığı yapan Fatma'nın başörtülü olmasından dolayı hakkında da demediğini bırakmayan çantacı gazeteciler ile kimi siyasiler bugün hala 28 Şubat döneminde olduklarını sanıyorlar. Hala Müslümanlar üzerinde tahakküm kurabileceklerini sanıyorlar.

Umudumuz; çantacı ve cuntacı gazeteciler bir zamanlar işbirliği yaptıkları siyasiler ve mafya mensupları tarafından ifşa edildikçe maskeleri düşecek ve Türkiye basın ve medyası silkelenerek temizlenecek.

 

Sivil Düşünce Analiz