SİVİL DÜŞÜNCE / RÖPORTAJ
         Semra POLAT

Muhalefet partileri ve bir kısım basın tarafından günlerdir Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın üniversite mezunu olup olmadığı, diploma alıp almadığı yönünde mesnetsiz tartışmalar sürerken siz köşe yazınızda bu tartışmalara açıklık getirmeye çalıştınız. Gerçeği sizin ağzınızdan öğrenelim, işin aslı nedir? Cumhurbaşkanı Erdoğan ile arkadaş mıydınız?

 
Tayyip bey ile 1974 yılında kaydolduğumuz Aksaray İktisat ve Ticaret Yüksek Okulu’nda tanıştık. Yaklaşık 4.5 yıl aynı sınıflarda bazen de sıralarda  okuduk. Bu arada ikimizin de Kasımpaşa doğumlu olduğumuzu öğrendim. Aradan uzun yıllar geçtikten sonra ilk kez 2005 yılındaki İsrail ziyaretinde bir araya geldik ve Şalom Gazetesinde yayınlanan bir röportaj ile sınıf arkadaşlığımız basına yansıdı.
Evet Tayyip bey ile aynı okulda okuduk. Ben mezun olamadım gerek anarşik durum gerekse ekmek parası derdi benim mezuniyetime engel oldu. Tabii ki esas engel benim kimseyi suçlamamak lazım. Tayyip beyin mezun olup olmadığını bilmiyordum. 
 
Siz Musevisiniz (Yahudi), Cumhurbaşkanı Erdoğan ise Müslüman. Farklı dinlerden olmanız, arkadaşlığınızı nasıl etkiledi? 
 
Atatürk Türkiye’sinde  vatandaşlar dini kimlikleri ile sınıflandırılmazlar.  Okulda da  Tayyip bey ile olan okul arkadaşlığımızda da bu asla mevzuu bahis olmamıştır. Vatandaşların dinleri ve inançları ile anılmaları son  yılların marifetidir. Eh biraz da  dinin siyasete alet edilmesinin sonucudur kuşkusuz.
 
Okul arkadaşlığınız sırasında fikir ayrılıklarınız oldu mu? Diyaloğunuz nasıldı?
 
Okul arkadaşlığımız döneminde ne siyasi ne de dini bir tartışma içinde olunmadığını, kimsenin bu konuda güvenlik nedeni ile pek fazla konuşmadığını söylemek isterim. 1974-1978 anarşik durumun en tavan yaptığı senelerdi. Dersler dışında siyasi fikirler konuşulmaması daha akıllıcaydı.
 
Cumhurbaşkanı Erdoğan ile okul sonrasında da arkadaşlığınız, görüşmeniz devam etti mi? En son ne zaman görüştünüz?
 
Hayır devam etmedi. Hiç bir zaman kendisi ile özel arkadaşlık çerçevesinde bir dostluğumuz olmadı. Tanışıklık diyebileceğimiz bir ilişkiydi. 2005 te İsrail'de ilk kez Yad Vashem soykırım Müzesi ziyaretinde göz göze geldik ve Emine Hanıma beni göstererek ‘’bak bu bizim sınıftan’’ dedi. Bana da ‘’sakın ha kaybolma, görüşelim’’ dedi. Ve yaklaşık 45 dakika bir muhabbetimiz oldu.
Ondan sonra kendisine ne zaman İsrail karşıtı haksız ifadeleri olduysa mektuplar yazdım doğruları geçekleri beyan ettim. Hepsini kelimesi kelimesine okuduğundan adım gibi eminim. Adım az bir şey muhalife çıktı tabii ama gazetecinin görevi doğruları yazmaktır. Benim herhangi bir siyasi endişem yoktur.
 
Edirne Sinagog'u yıkık bir harabe halinde iken restore edildi. Türk Musevi Cemaatinin, hükümetin ve Vakıflar Genel Müdürlüğünün çabaları neticesinde tekrar ibadete açıldı. Sinagog'da Cumhurbaşkanı Erdoğan'a dua edildiğini yazdığınız makalenizde şu ifadeleri kullanmışsınız ''ülkenin yöneticisine bir şükran duası eklemişlerdir. Türkiye Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın kutsandığı dua yapılır.'' Cumhurbaşkanı Erdoğan'a neden dua ediliyor?
 
Yahudi dini adetleri gereğince sadece Türkiye'de değil hangi ülkede yaşanıyorsa yaşansın Yahudi cemaatleri o ülke başkanına dualarında yer vermek zorundadır. Bu o ülkenin selametine bütünlüğüne yapılan bir duadır. Erdoğan'a mahsus değildir. Yalakalık hiç değildir. Bu şekilde algılanmaması gerektiğini de yazmıştım. Mesela benim düğünümü de  sevgili Öğretmenim Rav Haleva gerçekleştirmişti ve o  düğünde de devrin Cumhur Başkanı Fahri Korutürk’e dua okunmuştu. Rav Haleva  eşimin de İbranice öğretmeni idi. Bizleri evlendirmekten oldukça hoşnuttu. (Rafael Sadi bu anısını gülümseyerek anlatıyor) ‘’Bunu aldın yandın’’ demişti düğünün orta yerinde.
 
Türkiye-İsrail ilişkileri son dönemde yine düzelmeye başladı. Hatta dönemin hükümet sözcüsü Ömer Çelik tarafından Türkiye-İsrail ilişkilerinin tekrar düzeleceği ve "Kuşkusuz İsrail devleti ve halkı Türkiye’nin dostudur.'' yönünde açıklama yapıldı . İki ülke arasındaki ekonomik ilişkiler tekrar iyi bir ivme kazandı ve yakında anlaşma sağlanacak. Siz, İsrail'de yaşayan biri olarak iki ülke arasındaki bu yakınlaşmayı nasıl değerlendiriyorsunuz? İki ülke arasında siyasi ve ekonomik olarak nasıl bir kazanım olacak?
 
Bakın ben ve benim gibi yaklaşık 100 bin kadar Türkiye kökenli Yahudi yaşar İsrail'de. Birçoğumuz veya bazılarımız iki ülke vatandaşıyızdır. Bu, sanki anne ve babamız dargın çocuklar gibi bir durumdur. Anne ve babanın iyi ilişkiler içinde olması çocukları mutlu eder.
 
‘’Umarım  oldukça uzun sürmüş olan ve sadece saçma sapan bir siyasi stratejinin sonucu olan bu ayrılık bir an evvel iyi niyetle sona erer ve ilişkiler düzelir.’’
’Umarım  oldukça uzun sürmüş olan ve sadece saçma sapan bir siyasi stratejinin sonucu olan bu ayrılık bir an evvel iyi niyetle sona erer ve ilişkiler düzelir. Ne yazık ki yaraların sarılması ve Türk insanın İsrail ve Yahudi düşmanı ilan edilmesinin değişmesi çok uzun yıllar alacaktır. Geçen sene yapılan bir araştırmaya göre   Türk halkının %69'ü Yahudi komşu istemiyor. Düşünebiliyor musunuz Türkiye'de sadece 15 bin Yahudi var ve 80 milyonluk ülkede nüfusun %69'u yanı 54 milyonu Yahudi komşu istemiyor. Sormak lazım bu insanlar kaç tane Yahudi tanıdılar şimdiye kadar acaba. 
Övünerek tadilatından söz ettiğiniz Edirne sinagogunda 41 yıl aradan sonra gerçekleştirilen bir düğün günü atılan tweetleri okursanız ne acınacak durumda olduğumuzu idrak edebilirsiniz.
Bizi, Türkiye'yi bu nefret çemberine sokanlar utanmalıdırlar.
Çok yazık... Bir de buna uzun süre ‘’Stratejik Derinlik’’ dediler...
 

Röportajınız için Sivil Düşünce ekibi adına çok teşekkür ederim sayın Rafael Sadi.