SİVİL DÜŞÜNCE - ÖZEL HABER
Semra POLAT


Türkiye’nin birkaç yıl önceki dış politikası ile bugünkü dış politikasını mukayese ettiğinizde ne gibi farklılıklar görüyorsunuz?

Mevcut politikanın sahaya yansıması 2007’de oldu. Hatırlarsanız o yıllarda Türkiye’de eksen kayması var, deniyordu. Bu çatışmaları ortaya atan Batı idi. Türkiye, 2007 itibariyle özüne dönüş için politikalarını hayata geçirmeye başladı. Çoğu zamanda başarısızlık olarak addedildi. Örneğin ilk etapta çözüm süreci başarısızlık olarak gösterildi ama değeri şimdi anlaşılıyor; devlet ortaya millileşme iradesi koydu. Doğu-Güneydoğu halkı bu samimiyeti gördü ve bu yüzden sokak eylemlerine destek vermediler. 3 milyon mülteci aldık. Gaziantep’in nüfusu 2 milyona yakındı, mültecilerle birlikte nüfus arttı. Türkiye bunu bütün zorluklara, imkânsızlıklara rağmen yaptı. Şu anda tüm dünyada değişen bir denge var. Birincisi Körfez savaşıyla denendi, olmadı. İkincisi 11 Eylül ile birlikte başladı, Arap Baharı ile birlikte denge değişimi hızlandı. Suriye meselesinde patladı.

Yeni düzen nasıl şekillenecek?

İsrail, Rusya ve Türkiye arasında güçlü bir üçlü ittifak olacak. Suriye’ye destek veren güçlü bir ABD, Çin konusunda karşısında duran bir ABD göreceğiz. AB ve İngiltere’nin sıkıntısının uzun vadede olacağını düşünmüyorum. Çünkü Brexit kararının en büyük nedenlerinden biri de Türkiye’nin 15 Temmuzu idi. İngiltere kendisini düşünerek, içinde karışıklık olan bir ülkeye komşu olmak istemedi ve çıktı. Öte yandan dağılmakta olan bir Avrupa Birliği var. Önümüzdeki dönemde İngiltere merkezli bir İsrail dengesi açığa çıkacak. Dış politikamız doğru bir düzlemde ilerliyor.

Bölgede etkin olan IŞİD’in yerine başka bir örgüt olan Haşdi Şabi’nin aldığını görüyoruz. Bir yerde IŞİD’in miadının dolduğunu söyleyebiliriz. Sünni olan IŞİD yerini Şii olan Haşdi Şabi’ye bıraktı. Bölgede yakın bir gelecekte Sünni-Şii çatışması yaşanabilir mi?

Bunların hepsi birer enstrüman; IŞİD, Haşdi Şabi, PKK, FETÖ, …vb terör örgütleri gibi. IŞİD’in belli bir kullanım ömrü vardı ve bitiyor. Haşdi Şabi , ABD ve İngiltere’nin geçen sene yaptıkları anlaşmanın sonucudur. Irak Kürdistan Bölgesi’nde yaşayan arkadaşlarım ‘’Bir IŞİD’li ile komşu olmayı düşünürüm ama bir Haşdi Şabi ile komşu olmayı asla’’ diyorlar. IŞİD’in yaptığı zulmüm 10 katını Haşdi Şabi’nin yaptığı ifade ediliyor. Bunun için de zemini IŞİD hazırladı. IŞİD’li Sünniler, Şiileri katlettiler. Doğal olarak Şiilere meşru müdafaa hakkını tanımış oldu. Uluslararası kamuoyunda PYD’nin Kobane’deki varlığı legal kahraman örgüt olarak yansıtıldı. Musul’da da aynı şekilde Haşdi Şabi fotoğrafı verilmek istendi. Türkiye’nin en başta diretmesiyle birlikte ötelendi ama bitmedi. Esas Musul’dan sonrası daha tehlikeli. Haşdi Şabi üzerinden de İran. Haşdi Şabi’yi her ne kadar Irak ordusu yönlendiriyor olsa da başlarında onları yönlendirenler İran Devrim Muhafızları’dır.

IŞİD, Hollywood tipi görüntüleriyle bölge halkında korku ve panik havası oluşturdu. Kafa kesen, insanların kafeslerde yakıldığı görüntüler gibi… IŞİD, Rojava’ya girdiğinde servis ettiği görüntülerin yarattığı korku nedeniyle tek bir kurşun dahi sıkmadan orayı ele geçirdi. Tam da o zaman Türkiye Rojava’ya müdahale etseydi ve orada yaşayan Kürtleri ve legal örgütleri sahiplenseydi bu daha doğru bir siyaset olmaz mıydı?

Olmazdı çünkü IŞİD’in nereye bağlı olduğu belli. Biz Rojava’ya müdahale ederiz, onlar da Taksim’in göbeğinde 10 tane bomba patlatırdı. Türkiye’nin o süreçte öyle bir cepheyi açabilmesi mantıklı değildi.

Türkiye dışarıda zaten IŞİD ile etkin mücadele etmiyor muydu?

Mücadele ediyoruz. Mücadele etmek ayrı şey, müdahale etmek ayrı şey. Biz IŞİD ile mücadele ettik, Ankara Gar’ında bomba patlattılar. Çünkü içimizde hainler vardı. 15 Temmuz'dan sonra o hainler temizlendi. Şu anda o mücadeleyi verebiliyoruz. Şimdi meşru müdafaa hakkımız var. o zamanlar yoktu. O zamanlar siyasi denge yoktu. Şu anda hem siyasi denge hem de gücümüz var.